Türkiye Odalar ve Bo

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) ile İnegöl Ticaret ve Sanayi Odası (İTSO) işbirliğinde dün, 'Afrika Pazarı, Fırsatlar, Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar' konulu konferans düzenlendi.

Dün saat 14.00'de İTSO Toplantı Salonunda düzenlenen konferansa, İTSO Meclis Başkanı Kenan Kender, İTSO Yönetim Kurulu Üyeleri sanayiciler ve işadamları katıldı.

DEİK ile ilgili sinevizyon gösterimi ile başlayan 'Afrika Pazarı, Fırsatlar, Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar' konulu konferansın konuşmacısı DEİK Türkiye-Afrika İş Konseyleri Başkanı, Güney Afrika İzmir Fahri Başkonsolosu Tamer Taşkın, son yıllarda ağırlaşan küresel rekabet koşulları ve ülkeler tarafından yeni piyasa arayışlarının etkisiyle özellikle Uzakdoğu, Hindistan ve Afrika’nın, yatırımların yöneldiği hedef bölgeler olarak ön plana çıktığını belirterek, "Ancak bu bölgeler içinde hala en bakir olanı Afrika’dır. Ayrıca sanayi ve dış ticaret yapısı, Afrika ekonomilerini tamamlayıcı özellikler taşımakta olan Türkiye’nin özellikle KOBİ’leri için bu bölge hedef pazar konumunda yer alıyor. Afrika kıtasının nüfusu 943 milyon 715 bindir. Gayri Safi Yurtiçi Hasılası (GSYIH) 1,6 trilyon dolar, ticaret hacmi 783 milyar dolar ve dünya ticaretindeki payı ise yüzde 2,8. Afrika’ya yönelik doğrudan yatırımlar ve dünya doğrudan yatırımları içindeki payı 52.982 milyon dolardır. Afrika pazarı analizi için bakılacak göstergeler ise, GSYIH (nominal), GSYIH artış hızı, nüfus, fert başı milli gelir, önemli sektörler, siyasi istikrar, gümrük bariyerleri, ödeme alma riski, büyükelçiliklerimiz ve ülkemizin ilgili Afrika ülkesiyle diplomatik ilişkisi, ülkelerin kredi reytingi, political rating, commercial rating, hükümet sistemi, politik istikrar, ekonomik politikalar, kanunlar, bankacılık sistemi, ticaretteki geçmiş tarihi, standard and pours, şirketlerin ülke raporu, komünikasyon, bankacılık, ithalat ve ihracattır. Türkiye’nin Afrika ülkeleriyle ticareti 2001 yılında 4,3 milyar dolar düzeyinden 2008 yılında 16,8 milyar dolara yükselmiş olup bu rakam Türkiye’nin toplam ticaret hacminin yaklaşık yüzde 5’ine karşılık gelmektedir. 16,8 milyar doların 9,4 milyar doları yalnızca Kuzey Afrika ülkeleriyle gerçekleşmiş olup, geri kalan Sahra altı Afrika ülkeleriyle dış ticaretimiz 6,3 milyar düzeyinde kalmıştır. Afrika ülkelerine genel olarak demir-çelik, elektrikli makineler, inşaat malzemeleri, gıda ve tekstil ürünleri ihraç ederken, Afrika’dan petrol, çeşitli hammadde, altın ve mineraller ithal etmekteyiz" dedi.

Bugüne kadar Türk firmaların Afrika’da üstlendiği projelerin toplam bedelinin 24 milyar 662 milyon dolar olduğunu ifade eden Tamer Taşkın, "Türk müteahhitlik firmalarının 2008 yılında Afrika’da üstlendikleri projelerin bedeli 3,7 milyar dolara ulaşmıştır. Türk müteahhitlerinin 2008 yılında üstlendikleri projeler içinde Afrika ülkelerine yönelik projelerin payı %15,8’dir. Bugüne kadar Afrika’da üstlenilen projelerin toplam bedeli ise, 24 milyar 662 milyon dolardır. Yurtdışı müteahhitlik sektörünün bugüne kadar üstlendiği projeler içindeki payı %22’dir. Libya ve Cezayir ilk sıralarda yer almakta, onları Fas, Sudan ve Tunus takip etmektedir. Türk firmaları tarafından Afrika’da üstlenilen belli başlı projeler ise, Hartum’da El Mek Nimir Köprüsü’nün yapımı gerçekleştirilmiştir. 2002 yılında Nijerya’da Kaduna Çevre Yolu Projesi üstlenilmiştir. Fas’ta Samir Rafinerisi modernizasyon inşaatı projesi ve Libya’da Tripoli limanı ve ManMade River Boru Hattı projeleri üstlenilmiştir. Afrika ülkeleri elbette potansiyelleri açısından homojen bir yapı sergilemiyor. Nüfus, ekonomik büyüklük, GSYIH ve kişi başına düşen milli gelir rakamları açısından ülkeler arasında büyük farklılıklar görülebiliyor. Türk firmalarının Afrika’ya yönelik yatırımları yaklaşık 600 milyon dolardır. Firmalara yönelik iş olanakları ise, müteahhitlik hizmetleri, tarımsal sanayi, tarım aletleri, tarım ilaçları, gıda sanayi, balıkçılık, tekstil ve hazır giyim, dericilik, inşaat malzemeleri, enerji ve otomotiv. Kuzey Afrika ülkeleri inşaat başta olmak üzere pek çok ürün çeşidinde Türk firmaları için Sahra altı Afrika’ya açılan kapı olma özelliği taşıyor. Bunun yanında Sudan gibi petrol ve Nijerya gibi zengin doğal gaz rezervleri olan ülkelerle yine Sudan, Güney Afrika, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Orta Afrika, Gine gibi altın başta olmak üzere önemli yer altı madenlerine sahip veya Uganda, Tanzanya, Sudan, Etiyopya, Burkina Faso gibi tarımsal üretim veya hayvancılıkta yatırım imkanları sunan ülkeler mevcut. Özellikle gıda sorunuyla mücadele çerçevesinde tarımsal üretim alanında bir devrim gerçekleştirmesi gereken Afrika’nın tarımsal üretim ve ekipman alanlarında ihtiyaç duyduğu teknoloji transferini Türkiye’den sağlaması mümkün. ,Bunun dışında Afrika kıtasının bütünü için altyapı ve üstyapı inşaatı başta olmak üzere enerji, telekomünikasyon ve liman işletmeciliği gibi alanlarda Türk firmalarına yönelik yatırım olanakları var. Sömürge döneminde Batılı ülkelerin uyguladığı ithalat politikaları, Afrika’nın ihracat performansını olumsuz etkilemiş ve uzun yıllar Batı ülkelerinin ekonomilerine uygun hammadde ihracatçısı olarak yaşamış olan Afrika’da imalat sanayinin çok bakir olması ve üretim kapasitesinin artırılması en önemli ihtiyaç olarak ortaya çıktığından bölgenin her türlü imalat yatırımına da açık olduğunu sözlerimize ekleyelim" diye konuştu.

Türk firmalarının Afrika’da yaşadıkları sorunların başında ulaşım sorununun geldiğini belirten Taşkın, "ECOWAS, COMESA, SADC gibi alt-bölgesel ekonomik bütünleşme hareketleri dış yatırımcılar için fırsatlar sunsa da, Afrika ülkeleri arasındaki ulaştırma altyapısının yetersizliği ve maliyetlerin yüksekliği, ekonomik bütünleşmenin önünde olduğu gibi yatırımcılar açısından da dezavantaj olarak karşımıza çıkıyor. Bunun dışında Türkiye ile ilişkilerde bankacılık hizmetleri, akreditif ve teminat mektupları ve özellikle karşılıklı olarak vize ve çalışma izni temininde yaşanan sorunlar da üzerinde durulması gereken noktalar. Afrika kıtası ile siyasi ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi, son yıllarda Türkiye’nin uluslararası stratejisinde önemli bir yer tutmaktadır. Bilindiği üzere Afrika’ya Açılım Eylem Planı’nın kabul edildiği 1998 yılından itibaren ciddi bir dönüşüm sürecine giren Türkiye ile Afrika ülkeleri arasındaki ilişkiler, 2003 yılında T.C. Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından Afrika ile Ekonomik ve Ticari İlişkileri Güçlendirme Stratejisi’nin kabul edilmesi, 2005 yılının Türkiye’de Afrika Yılı olarak ilan edilmesi ve 2008 Afrika Birliği tarafından stratejik ortak olarak ilan edilerek, yine aynı yıl Afrika Kalkınma Bankası üyesi olmasıyla önemli aşamalar kaydetmiştir. Bu stratejiye paralel olarak DEİK de Afrika ülkeleriyle ilişkileri geliştirmeyi ve Türk şirketlerinin Afrika pazarından aldıkları payı artırmayı hedeflemektedir. Bu çerçevede organizasyonel yapı açısından 1990 yılından bu yana Fas, Tunus ve Cezayir İş Konseylerini bünyesinde barındıran Türk-Kuzey Afrika İş Konseyleri ile müstakil konseyler olan Türk-Güney Afrika ve Türk-Libya İş Konseyleri ve 2008 yılında önce Türk-Ortadoğu İş Konseyleri çatısı altında faaliyet gösteren Türk-Mısır İş Konseyini bir araya getirerek, Türk-Afrika İş Konseylerini kurduk. Yine 2008 yılında  Türk iş dünyasından gelen talepler doğrultusunda kurulan Türk-Etiyopya ve Türk-Sudan İş Konseylerinin de eklenmesiyle bugün için 8 adet İş Konseyi Başkanı olduğum Türk-Afrika İş Konseyleri çatısı altında faaliyet göstermektedir" dedi.

Muhabir: TE Bilişim