"Politikacılar dünyanın her yerinde aynıdır, nehir olmayan bir yere köprü yapacaklarına söz verirler." demiş, Nikita Khrushchev…

Şimdi bu sözün İnegöl’de ki geçerliliğine başka bir gözle bakalım…

Çok acayip bir coğrafyada yaşıyoruz aslında bizler. Herkesin imrenerek baktığı müthiş bir jeopolitik alanda.

Tarih dersen tarih var, sanayi dersen çalıştıracak adam bile bulunamıyor. Tarım dersen, verimli topraklar ve elde edilen ürünler ortada. Ancak hepsinden daha önemli bir şey var ki, yıllardır şu siyasetçilerin akıllarına bir türlü sokamadığımız şey. O da Turizm...

Bilen bilir yaklaşık 20 yıldır, İnegöl’ün dünya cenneti olduğunu ve ülke genelinde çok nadir bulunan bir potansiyeli bulunduğunu hep yazdım, çizdim. Ne mimarım, ne mühendis. Ancak on’larca projeyi hazırlayıp siyasetçilerimizle, belediye başkanlarımızla paylaştım. Hatta o dosyaları takdim ettim.

Gerçi son birkaç yıldır siyasete yeni atılan bazı kardeşlerimiz bu projelere şu sıralar sahiplenir oldular. Varsın sahiplensinler, “varsın ben dedim”, “biz dedik” desinler. Burada kimin ne dediğinin, ne önerdiğinin bir hükmü yok. Burada ki tek gerçeklik var. O da İnegöl…

Gelelim şimdi İnegöl’de yaşanan o acayipliklere…

Küçük hizmetlerin pohpohlanıp büyütüldüğü, büyük hizmetlerin ise yerden yere vurulduğu bir şehir İnegöl.

Sosyal medyada yayınlanan sempatik videolarla kurumların değil, makam sahiplerinin 1. olma yarışına girdiği yer İnegöl.

Hizmetlerin hantallaştığı, ağır aksak ilerleyen projelerin vaat edilenler gibi değil, basitleştirilmiş şekilde yapılmaya çalışıldığı yer İnegöl.

Dört tarafı resital sunan ormanlarına rağmen, turizm açısından uyutulan yerin adıdır İnegöl.

Ne yazık ki yıllardır dile getirmemize rağmen doğa turizmini komşu ilçelere kaptırdığımız için bir gazeteci olarak o kadar üzülüyorum ki.

Burnumuzun dibinde nüfusu 15-20 bin olan dağ ilçeleri art arda bölgelerini doğa turizmine açtılar. Rafting alanları, camping sahaları, bungolow ev sahaları ile bas bas tanıtım yapıyorlar. Gürsu ilçesi bile şehir merkezine neredeyse 30 kilometre ileride kurduğu hobbit evleriyle hava atıyor. Biz ise bir gün uyuyan bu devin ne zaman canlanacağını bekleyip duruyoruz.

Hangi ilçede var bir Oylat? Hangi ilçede var bu kadar güzel kartpostallık köyler, yaylalar, muazzam tepeler, mağaralar, dereler, göller, barajlar?…

Biz ne ara bu kadar küçük düşünen bir ilçe olduk? Biz ne ara hep parasal sorunları konuşan bir yerleşim birimi olduk?

Dağ ilçeleri bu paraları nereden buluyor ya da diğer ilçeler neden parayı konuşmuyor?

En son Mustafa Kemalpaşa Belediyesi bir video hazırladı. Yerli ve yabancı turistleri çekmek için hazırlanan videoyu çok beğendim. İşi uyananlar turizme deli gibi yatırım yapıyor. Ben bunları gördüğümde açıkçası kahroluyorum.

İnegöl eski Belediye Başkanlarından Cemal Arık’la pek yıldızımızın barıştığını söyleyemem. ABD ziyaretinde İnegöl’ü ve siyasetçileri eleştiren bir paylaşım yaptı. Paylaşımında “mevcut orta refüjlerdeki yeşilliklere bile sahip çıkamıyoruz. Kurumaya terk edilmişler” dedi. Vallahi haklı… İnegöl’ü gezerken dikkatlice bakarsanız ne kadar haklı olduğunu görürsünüz.

Biz İshakpaşa Camimizin etrafına bile maliyet diye bekçi bile koyamamış, tarihi mekanları gösteren tabelalar bile kuramamış bir şehir olduk. Bırakın bunları bir Misi köyü kadar, Cumalıkızık kadar olamadık.

İnegöl ormanlarının havadan fotoğraflarını paylaşarak bu şehrin reklamını yapamazsınız. Oralara yatırım yapmak, yatırıma teşvik etmek lazım.

Ancak sırf “yaptım” demek için değil, elle tutulur, yüzbinlerce insanı buraya çekecek büyük projeler yapmak lazım. Günü kurtaracak basit projelere artık ara vermenin zamanı geldi geçti.

Eğer bu şehirdeki tüm insanlara dokunmak istiyorsanız, bu coğrafyayı hak ettiği yere taşımanın tam zamanı.

Mobilyacısından, köftecisine her sektör daha da şahlanacak ve İnegöl, Türkiye’nin gözbebeği olacaktır. Neden mi bu kadar iddialı konuşuyorum…

Artık işadamlarımız, farklı il ve ülkelerden gelen misafirlerini sadece köftecilere götürmüyor. O’nları köylerine götürmeye başladılar. Doğa harikası olan köylerimizi gezdirip etkilemeye başladılar. Her gelen tüccarın dibinin düştüğü yerdir İnegöl.

Bir tek bunun farkına yerel irade ve muhalefet varamadı.

Şimdi bu köşe yazımın başına tekrar geri dönelim.

Nikita Khrushchev; "Politikacılar, dünyanın her yerinde aynıdır, nehir olmayan bir yere köprü yapacaklarına söz verirler." demişti. Ama bu söze inat bizde her şey var. Ama köprüden bahseden kimse yok!!!

SAYGILARIMLA…