Görevinden uzaklaştırılan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer hakkında PKK silahlı terör örgütüne üye olduğu iddiasıyla 15 yıla kadar hapis talebiyle yargılandığı davada ilk kez savunma yaptı. Özer, "11 yıl önce, 2014 yılında yürütülen çözüm sürecinde İmralı’da benim irademin dışında üçüncü şahıslar arasında yapılan konuşmada adımın geçtiği iddiasıdır. 694 teröristle görüşmüşüm. Takdir edersiniz ki aradığım kişilerin adli kayıtlarının olup olmadığını bilmem, görüşmelerden önce GBT araştırması yapamam. Ayrıca bu 694 kişiyi ben mi aramışım, onlar mı beni aramış o da belli değil" ifadelerini kullandı.
Görevinden uzaklaştırılan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer hakkında PKK/KCK silahlı terör örgütüne üye olduğu iddiasıyla 15 yıla kadar hapis cezası talebiyle hakkında yürütülen soruşturma çerçevesinde ilk kez hakim karşısına çıktı. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Silivri’de görülen duruşmaya tutuklu sanık Ahmet Özer ile CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve çok sayıda partili ile Özer’in avukatları hazır bulundu. Duruşmada Özer, üzerine atılı suçlamalara ilişkin ilk kez savunma yaptı. Öte yandan Özer, kimlik tespiti sırasında aylık gelirinin 150 bin lira olduğunu söyledi.
"Hiçbir terör örgütü ile ideolojik ve fikri bakımdan hiçbir bağım olmadı, irademi hiçbir örgüte teslim etmedim"
Savunmasında, üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini belirten sanık Özer, "Terör örgütünün bir mensubu, savunduğum tüm değerlere karşı bir duruş sergilemekle itham ediliyorum. Bu ithamı kabul etmiyorum. Ben bu ülkenin bir aydını olarak kendimi barışı, huzuru, eşitliği yazmakla, konuşmakla mükellef saydım. 2011 yılı itibariyle hiçbir terör örgütü ile ideolojik ve fikri bakımdan hiçbir bağım olmadı, İrademi hiçbir örgüte teslim etmedim, bir bilim insanı olarak etmem de mümkün değildir. Ben CHP üyesiyim. CHP’nin 1989 yılında yayınlanan Kürt Raporuna o zaman Şanlıurfa’da GAP Projesinde çalışan bir sosyolog olarak katkıda bulundum. GAP Belediyeler Birliği’nin kurucusuyum. 7 yıl Genel Sekreterlik ve Yönetim Kurulu üyeliği görevlerini başarı ile yürüttüm. Eğer Esenyurt Belediye Başkanı seçilmeseydim, ne terör örgütü üyeliği ile suçlanacak, ne tutuklanacak ne de burada huzurunuzda olacaktım. Esenyurt Belediye Başkanı olmasaydım ya bir üniversitede rektör olarak idari bir görevde olacak ya da öğretim üyesi olarak ders veriyor olacaktım. Ve büyük ihtimalle Türkiye’nin bugün yürüttüğü barış sürecine tıpkı geçmişte olduğu gibi, hükümet tarafından katkı sunmak üzere davet edilecektim. Bana bu yapılanlara Esenyurtluların yüzde 80’i itiraz ediyor" ifadelerini kullandı.
"Ne zaman ki Esenyurt Belediye Başkanı oldum, düzmece ve içi boş isnatlarla suçlandım"
Özer savunmasının devamında, "Çok kısıtlı ve borç ile alınan bir belediyeyi çok kısa sürede sokağa ve insan hayatına dokunan hizmetler ile gündemleştirdim. Tüm bunlar suç ise, sahip olduğum tüm bu değerlerle onur ve gurur duyuyorum. Ben içerideyken torunum oldu o mutluluğu yaşayamadım, çocuklarım ailem harap oldular, düzenleri bozuldu, ötekileştirildiler. Bize düşen görev, Türkiye Cumhuriyeti devletini demokrasi ile taçlandırmaktır. Bu izlenen yolun hiç kimseye hiçbir kesime faydası yoktur. Bu haksız ve hukuksuz uygulamalar her açıdan ülkemize de zarar vermektedir. Buna bir son verilmelidir. Hayatım boyunca tek bir soruşturmaya, kovuşturmaya muhatap olmadım, yaşamım boyunca mahkemeye çıkmadım, duruşma salonu yüzü görmedim. Ne zaman ki Esenyurt Belediye Başkanı oldum, düzmece ve içi boş isnatlarla suçlandım. Bu durum akla, mantığa ve vicdana aykırıdır, hukuka ise hepten aykırıdır" diye konuştu.
"Oldukça fazla ödüle layık görüldüm. Böyle bir insan terör örgütü üyesi olabilir mi?"
Savunmasının devamında üzerine atılı suçlamalar neticesinde hazırlanan iddianameye de değinen Ahmet Özer, "İddianameye sunmuş olduğumuz, lehimize olan hiçbir delile, kanıta yer verilmemiştir. Lehe olan kanıtlara değinilmemiş, aleyhe olan uydurma iddialar ise son derece geniş yorumlamış, zanlar, emareler üzerinden bir sonuca varmaya çalışılmış, hatta olmayan şeyleri, aksini delilleri ile ispat ettiğimiz şeyler bile olmuş gibi gösterilmiştir. Bugüne kadar birçok önemli görevlerde bulundum. Bunların hiçbirine iddia makamı değinmemiş bile. 38 kitap yazdım, 200 ulusal ve uluslararası makalem yayınladı. Oldukça fazla ödüle layık görüldüm. Böyle bir insan terör örgütü üyesi olabilir mi? Böyle iddialarla muhatap olmak yıllarını barışa ve bilime vermiş biri olarak beni derinden yaralıyor. Soruşturma süreci baştan sona hak ihlalleriyle yürütüldü. Bana açılan bu dava hukuki değil siyasidir. İleri sürülen iddialar 10 yıl öncesine dair olduğu görülüyor. Birçoğu da afaki, içeriği ne olduğu belirli olmayan ve hatta varlığı dahi sorgulanmaya muhtaç HTS kayıtlarından oluşuyor" dedi.
"Günde onlarca dergi, gazete ve basılı doküman gelir, benim zaten hepsini görmem mümkün değil"
İmralı’da görüşme iddialarına ilişik de savunma yapan Özer, "11 yıl önce, 2014 yılında yürütülen çözüm sürecinde İmralı’da benim irademin dışında üçüncü şahıslar arasında yapılan konuşmada adımın geçtiği iddiasıdır. 694 teröristle görüşmüşüm. Takdir edersiniz ki aradığım kişilerin adli kayıtlarının olup olmadığını bilmem, görüşmelerden önce GBT araştırması yapamam. Ayrıca bu 694 kişiyi ben mi aramışım, onlar mı beni aramış o da belli değil. Öncelikle burada benimle ilgili olup olmadığı belli olmayan bu iddiaların hiçbirini kabul etmiyorum. Kaldı ki ben hem Vanlıyım, hem siyasetçiyim. Bir taziye telefondan dolayı ben nasıl örgüt üyesi oluyorum?" dedi.
Öte yandan hesap hareketlerine ilişkin de savunma yapan sanık Ahmet Özer, "Bazı para transferleri gayrihukuki bir biçimde savcı tarafından şüpheli gösterilmiş. Bu çok cüzi miktarlarda benim gönderdiğim ya da bana gönderilen havalelerinin karşılığında ne maksatla gönderildikleri açıkça yazılmıştır, bellidir. Esenyurt Belediyesi büyük bir belediye ve günde onlarca dergi, gazete ve basılı doküman gelir, benim zaten hepsini görmem mümkün değil. Bu dergiden yola çıkarak beni örgüt üyesi gibi göstermeleri nasıl bir aklın ürünüdür?" ifadelerini kullandı.
Duruşma, Ahmet Özer’in avukatlarının savunmaları ile devam ediyor.