- Siz bu yazıyı kendi isteğinizle mi okuyorsunuz, yoksa okuyacağınız önceden belli miydi?

- Yaptıklarınız önceden tahmin edilebilir mi?

- Kararları siz mi veriyorsunuz, yoksa karar verdiğini zanneden bir otomattan mı ibaretsiniz?

Bu yazımda size, binlerce yıldır tartışılan bu soruların cevaplarını vermek yerine, biraz beyin jimnastiği yaptırmak ve yazının sonunda sizi daha çok soru işaretiyle baş başa bırakmak istiyorum.

DİNİ AÇIDAN DEĞERLENDİRME

Tek tanrılı dinlere göre yaptıklarımızdan sorumluyuz ve özgür irademiz var. Seçimlerimiz bizi cennete ya da cehenneme götürecek. Temel inanış bu olsa da, İslamiyet’te özgür irademiz olmadığını savunan, insanın rüzgârda savrulan yaprak misali olduğunu düşünen “Cebriye” gibi mezhepler çıkmıştır. Bunun yanında bazı büyük tasavvuf şeyhleri de özgür irademiz olmadığına inanmaktadır. Bu şeyhlerin bazıları kitaplarında, firavun ve iblise rollerini çok iyi oynadıkları için övgü bile yapmışlardır.

İktidar sahipleri de tarih boyunca iktidarlarını meşru kılmak için “bizim başta olmamız Allah’ın takdiridir” derler. Çoğu insan da ihmalini örtmek için kader buymuş der ve sorumluluğu Allaha attığını zanneder. Halk içerisinde de “Allah’ın dediği olur enayiler yorulur” gibi Cebriye mezhebini destekleyen sözler çok popülerdir.

Cebriye görüşünün tam zıttı olarak Mutezile mezhebinde ise insanın fiillerine sadece insanın kendi kudretinin etkisi olduğu “kulun amelinin hâliki olması” görüşü hâkimdir. Bu iki uç görüştün ortasında ise İmam Maturidi ve İmam Eşari’nin görüşleri yer alır.

Yüce Allah ise Tekvir Suresi 29. ayetinde: “Fakat âlemlerin rabbi Allah dilemedikçe siz (hiçbir şey) dileyemezsiniz.” buyurmaktadır.  Bu ayet ve benzerlerini İmam Eşari ve İmam Maturidi külli ve cüzi irade kavramları ile açıklanmaya çalışmışlardır. Türkler çoğunlukla İmam Maturidi görüşündedirler.

DETERMİNİZM

Determinizm: Evrendeki her şeyin fizik yasalarıyla belirlendiğini ve neden sonuç ilişkisiyle oluştuğunu söyleyen görüştür.

Örnek verecek olursak; uydumuz ayın, şimdiki konum ve hızı bilgilerini kullanarak, 45 gün sonra tam olarak nerede olacağını, fizik yasaları ve matematiği kullanarak hesaplayabiliriz.

Hava durumu tahmini de yapıyoruz ancak, her zaman yüzde yüz tutmuyor. Çünkü hesaplama verilerimiz ve kapasitemiz kısıtlı. Elimizde hava durumu ile ilgili bütün verileri, hatta bir kelebeğin çırptığı kanadı bile hesaplayabilecek teknoloji olsa, yüzde yüz olarak hangi dakikada, hatta saniyede nereye ne kadar yağmur yağacağını ve sıcaklığın tam olarak ne olacağını hesaplayabiliriz.

LAPLACE ŞEYTANI

Determinizm yani nedensellik verileri ışığında, ünlü matematikçi Pierre-Simon Laplace, yazdığı bir makalede, bir düşünce deneyinden bahseder. Bu deneyinde “Laplace Şeytanı” diye hayali bir varlık düşünmüştür. Laplace makalesinde söyle demiştir:

“Evrenin şimdiki halini, geçmişin sonucu ve geleceğin nedeni olarak ele alabiliriz. Bir an için evrenin tüm güçlerinin ve bunu oluşturan tüm varlıkların konumlarını anlayabilen bir varlık olduğunu düşünürsek ve bunun bu verileri inceleyebileceğini de düşünürsek. Bu varlık aynı anda evrendeki en büyük varlıklardan en küçük atomlara kadar her şeyi hesaba katarak bir hesap yaparsa, hiçbir şey belirsiz değildir ve gelecek de aynı geçmiş gibi, onun gözlerinin önündedir.”              

Biz bu Laplace Şeytanı denilen varlığı, bir süper bilgisayar olarak düşünüp günümüze uyarlayabiliriz. Determinizme göre bu bilgisayar; evrende bulunan bütün nesnelerin konumunu, etkileşimi bilirse ve buna göre hesap yaparsa, bundan 5000 sene sonrasını da bundan 1 milyon yıl öncesini de kesin olarak bilecektir. Geçmiş ve geleceğin bilgisi elinde olacaktır.

İnsan da yalnızca maddeden oluşuyorsa, bu durumda kimyasal ve çok karmaşık bir makineden ibarettir. Evren büyük patlama ile başladığı anda bizim oluşacağımız bellidir. Alacağımız kararlar önceden bellidir. Bu durumda biz, sadece özgür iradesi olduğunu zanneden otomatlardan başka bir şey değiliz. Gerekli hesaplamalar yapılırsa 30 gün sonra ne yiyeceğimiz bile önceden bilinebilir. Benim bu yazıyı yazacağım ve sizin bunu okuyacağınız önceden bellidir. Her şey nedensellik zincirinden ibarettir. Biz karar değiştirip bu zinciri kırdığımızı zannetsek bile aslında karar değiştireceğimiz bile önceden bellidir. Bu durumda özgür irade sadece bir yanılsamadan ibarettir. Ünlü dahi Einstein ve daha niceleri bu görüştedir.

LİBET DENEYİ

Bilim dünyasının en tartışmalı deneylerinden Libet deneyine göre, insanlar bir karar vermeden 6 saniye önce beyinlerinde elektriksel bir hareket tespit edilmektedir. Bu deneye göre dışarıdan bir güç adeta bizi karar vermeye zorlamaktadır. Bu durumda özgür irademiz yoktur.

Ruh Kavramı

Çoğu dini inanışa göre insan sadece maddelerden ibaret değildir ve ruh diye madde ötesi bir cevherden bahsedilir. Bu durumda “Laplace Şeytanı” denilen varlık ne yapacağımızı önceden hesaplayamaz. Bu cevher madde ötesi olduğu için bize özgür irade kazandırmış olabilir. Ancak ruh; maddeyi aşkın bir cevher olduğu için gayb bilgisidir. Gayb bilgisi hiçbir şekilde ilimle ve 5 duyu organıyla tespit edilemez. Bu durumda, birinin ruh sahibi olduğunu bilimsel olarak kanıtlamak mümkün değildir. Ruh akılla kabul edilen bir iman konusudur.

KUANTUM MEKANİĞİ

Gözlemlediğimiz dünyada Newton ve Einstein fiziği hâkimdir ve her şey deterministtir. Yani her şey önceden hesaplanabilir. Ancak bütün maddeler özünde atom altı parçacıklardan oluşmaktadır. Bu çok çok küçük atom altı parçacıklara bakarsak burada Einstein ve Newton fiziği çalışmaz, kuantum mekaniği dediğimiz farklı bir fizik hâkimdir. Atom altı parçacıklar determinist değildir. Biz, dünyanın etrafında dönen uydumuz ayın 20 gün sonra nerede olacağını hesaplayabiliriz ama atom çekirdeği etrafında dönen bir elektronun 1 saniye sonra bile nerede olacağı kesin olarak hesaplayamayız. Çünkü elektron aynı anda hem dalga hem parçacık durumundadır. Elektronun konumu bir olasılık denizinde yüzer, konumunu kesin olarak tespit edersek bu sefer hızını tam olarak bilemeyiz. Buna Heisenberg'in belirsizlik ilkesi diyoruz. Heisenberg'in belirsizlik ilkesi nedeniyle, özgür irade sahibi olduğumuzu düşünen bilim insanları ve felsefeciler vardır. Fakat kuantum mekaniği hakkında henüz bilgimiz çok az. Daha yolun çok başındayız. İleride çok farklı sonuçlar çıkabilir.

SONUÇ

Ben; koca evrende küçücük bir varlık olarak özgür iradem olduğuna inanıyorum. 

Zaten özgür iradem yokmuş diyerek, her anlamda daha iyi biri olmak için mücadele vermezsek, hayatımızda bunun olumsuz sonuçlarını görürüz. Bununla beraber Allah gibi her şeyi bilen ve gören, zamandan bağımsız bir varlık için yapacaklarımız önceden hesaplanabilir. Yani kul olarak baktığımızda, özgür irademiz var ama yaratıcı katından bakarsak, bizim irademiz yok ve tek bir irade var o da Allah’ın iradesi.

Bu durumda;

“Allah, dilediğini/dileyeni saptırır, dilediğini/dileyeni hidayete erdirir.”

Şeklindeki ayetleri nasıl anlayacağız?

“Dilediğini veya dileyeni” hangi meal doğru?

Belki ikisi de doğrudur.