Üç hafta önce Cumartesi Pazarına eşimle beraber alışverişe gittik. Yol boyunda bildiğiniz gibi Kavaklaraltı mezarlığı var ve onu çevreleyen istinat duvarı olduğunu hepimizce malum.

Ancak, ilginç olan istinat duvarının üzerinde oturan bir yaşlı kedinin mezarlığa doğru dönüp adeta yaşlı gözlerle baktığı idi. Bu kedi benim dikkatimi çekmişti.

Kedinin yanına yaklaşıp, başını biraz okşadım. Hiç tedirgin olmadı ve kendisini sevdirdi. Bu kedinin bir ev kedisi olduğu her halinden belliydi. Tüylere tertemiz ipek gibi olduğu gözden kaçmıyordu.

Ben bu kedinin oralara yakın bir evden geldiğini tahmin ettim ve hanıma:

“Herhalde bu kedi sahipli.” diye konuşurken yanımızdan geçen iki kadından biri:

“Evet, abi şu karşı ki apartmanın ikinci katında oturan bir nine vardı bu kedi onundu. Zavallı kadın geçenlerde Hakkın Rahmetine kavuştu! Sanırım kadının yakınları da bu kediye bakamadılar. Bu garip kedicik buraya gelip ölen kadının mezarına bakıyor herhalde!” deyince benim biraz tuhafıma gitti.

Önce bu kadın söylediklerine inanmadıydım. Ancak, ertesi hafta Cumartesi günü yine pazara gittiğimizde aynı kedinin burada oturup mezarlığa doğru baktığını gördüm. Gerçekten sanki bu kedinin sahibinin mezarlıkta olduğunu bildiği için bu kedin geldiğine inanır gibi oldum. Kendi kendime o kadın doğrumu söylüyordu diye düşünmedim değildi.

Biz yine alışverişimizi yapıp eve dönerken bu hayvanın hala orada olduğunu hiç istifini bozmadan mezarlığa baktığına şahit oldum. Ve hanıma dönüp:

“Hanım dur şu kedinin bir fotoğrafını çekeyim.” Hanım biraz sinirli bir şekilde:

“Haydi, işimiz gücümüz var. Bizim bahçede ki kedilerin resmini çekersin. Şimdi yürü de biran önce eve gidelim!” dedi.

Gerçekten bizim evin bahçesinde baktığımız bir anne olmak üzere iki yavru kediye hazır kedi maması alıp onların karınlarını doyuruyorduk. Her ne kadar yabani olsalar da neticede hayvanları koruyup kollamak bir insanlık görevidir. Her neyse, geçtiğimiz Cumartesi bu defa ben Pazar alışverişine yalnız çıkmıştım. Yine aynı yerden geçerken o kedinin orada olmadığını fark ettim. Bir içgüdü mü desem sanki şu mezarlığa bir eğilip bakayım dedim. Duvarın dibine gelip baktığımda o yaşlı kedinin ölüsünü gördüm. Ve çok fena oldum.

Gerçekten en iyi ve en vefakar dostun hayvanlar olduğuna bir kez daha ben kanaat getirdim. Onlara bir kap yiyecek biraz su ver diniz mi o hayvanın size olan sevgisi ölçülemeyecek kadar büyüktür.

Ben birçok defa hayvanlara karşı hassas olalım, onlara elimizden geldiği kadar iyi davranıp hatta yiyecek ve içecek konusunda yardımcı olalım diye defalarca bu sütunlardan sizlere seslenmiştim. Hatta yaşadığım bazı olaylarda beni ölümden kurtaran köpeklerden de bahsetmiştim. Ağzı dili olmayan hayvanlara iyi davranıp onların ihtiyaçlarını karşılamak kadar yararlı ne olabilir?

Son olarak Allah’ın sessiz kullarına iyi davranalım!.. Parolasıyla hoşça kalın!