Uzun bir süredir kamuoyunu yakından takip ediyorum.
Gerek medyada gerekse de sosyal medyada İnegöl’ün sahipsiz kaldığına yönelik onlarca, hatta yüzlerce eleştiri yazısı var.
Bu eleştirilerin tamamı siyasi.
Ne AK Parti, ne de İnegöl ve Bursa Büyükşehir Belediyeleri kimseye yaranamıyor.
Yani kimse kimseyi mutlu edemiyor.
Peki gerçek böyle mi ?
Aslında gerçek bambaşka. Sadece eski siyaset anlayışı olmadığı için arka planda yapılanlar pek görülmüyor. Şimdi bu cümleden sonra bile yüzünüzün ekşidiğini, hatta sinirlendiğinizi hissedebiliyorum.
Ama bugün hangi çalışkan muhtarı arasam, istediği her şeyi hem İnegöl Belediyesi’nden hem Bursa Büyükşehir Belediyesi’nden hem de AK Parti yönetiminden alabiliyor.
Oturduğu yerden muhtarlık yapanların, hamasetten başka bir şey yaptığı yok.
Şu an İnegöl-Eskişehir ve İnegöl-Bursa karayolunda 2 yeni kavşak projesi var. Bütçesi devasa olmasına rağmen bunun reklamı yapılmıyor. Eskiden olsaydı her gün bölgeyi milletvekilleri ziyaret eder, sürekli basın açıklaması yapardı.
Yeni kamu binalarının yapımı açısından da durum böyle. Sessiz sedasız hizmetler yapılıyor. Ancak vatandaşların gözünde siyasete olan güven o kadar azalmış ki, kime ne anlatsanız da nafile.
Bu durum Bursa Büyükşehir Belediyesi içinde aynı. Yeni su hatları, kanalizasyon ve içme suyu projeleri, yol çalışmaları devam ediyor. Hem kırsal bölgeler de, hem de İnegöl merkezde alt yapı çalışmaları tam gaz sürmesine rağmen en çok eleştirilerde buradan geliyor. Herkes tozu, toprağı, çamuru örnek gösterip ağza alınmayacak eleştirilerde bulunuyor.
Öyle ya da böyle birileri bu şehre yatırım yapıyor. Sahipsiz değil bu şehir.
Ama bahsedilen şey beklentilerin altında bir performanssa bunu tartışabiliriz.
Ama sizleri de anlıyorum. Siyaset dediğimiz mekanizma eski Türkiye diye tabir ettiğimiz dönemde ikili ilişkilerden ibaretti. İktidar partisinin kapısında hep onlarca insan olur, İlçe Başkanı bütün sorunlarını çözerdi. Ama günümüz Türkiyesi’nde sistem bu şekilde işlemediğinden biraz garipsiyoruz.
Eskiden her partinin yönetim kurulu üyelerini, belediye meclis üyelerini, belediye başkan yardımcılarını herkes tanırdı. Şimdi Belediye Başkan Yardımcılarını bile tanıyan insan sayısı oldukça az.
Bu durumda tartışılabilir. Ama gelelim esas meseleye.
Bu şehrin sahibi var mı?
Bu şehrin sahibi, ne bir bürokrat ne de bir siyasetçidir. Bu şehrin sahibi değil, sahipleri vardır. Bu ilçenin fethine katılan Turgutalp’in, onun silah arkadaşlarının, geçmişte hizmet etmiş milletvekillerinin, belediye başkanlarının, bürokratların, memurların, işçilerinin de hakkı vardır. Bu nedenle bu şehrin sahipleri şu an nefes alan ile ebediyete göçmüş herkestir.
Bu şehrin sahipleri, çocuklardır, gençlerdir, ev hanımlarıdır, fabrikalarda ter döken babalardır, bakkaldır, manavdır, fabrika işletenlerdir, hatta tuvalet temizleyenlerdir.
Bu şehrin sahipleri, bu şehrin kılına zarar vermeye kalkıldığında Kurtuluş savaşında olduğu gibi 7’den 70’e kenetlenecek olan 300 bin kişidir. Bu şehri sahipsiz bıraktığına inanılan kişiler olursa da hiç bu şehrin sahipleri kendilerini gösterecektir. Kimse bu şehri sahipsiz zannetmesin.