Sıranın size gelmeyeceğini düşünmüştünüz belki de. Ama yanıldınız.
İnegöl, son 20 yılda yüzlerce insanı, iş adamı yaptı. Bu iş insanları, devasa fabrikalar, yatlar, villalar, son model arabaların sahibi oldu.
Millet sokak sokak sığınabileceği kiralık ev ararken, bunlar her yerde mülkler edindi.
Mobilya ve Organize sanayi bölgelerinde onlarca yer satın alıp, fahiş fiyatlarla kira gelirlerine sahip oldular.
Dahası da var da o kadar özele girmeyelim şimdi…
Hiç kimsenin parasında, mülkünde , yediğinde içtiğinde gözümüz yok tabi.
Allah hak edene daha çok versin. Bir şehirde zengin sayısı ne kadar artarsa, o şehirde işsiz sayıda, aç insan sayıda o kadar azalır.
Bize düşen görev ekmek veren her insana minnet etmektir. Bu nedenle iş insanlarımıza teşekkür ediyorum. Ancak…
Özellikle bu teşekkürü kazandığını şehrinde harcayan, yoksulu gören, işçisine hakkını veren, hak yemeyen ve dahası bu şehre sahip çıkanlara yapıyorum.
O nedenle bu yazım bu kesimi pek ilgilendirmiyor.
Benim lafım bu şehrin adam ettiği ama adamlığını göstermediği kişilere yönelik olacak.
Organize sanayi bölgelerinde ya da şehrin sınırları içerisinde onlarca sektörde milyonları kazanan yüzlerce iş insanı var.
Ve bunların bazıları, insanları kullanarak kısa sürede köşeyi döndü. Kimileri OSB’lerde yer kapattı, kimileri iş bağlantıları yaptı, kimileri herkesin görmek istediği fuar alanlarından yer almayı başardı.
Yüzlerce örnek verebilirim. Peki sonra ne oldu? Köşeyi döndükten sonra ilk yaptıkları iş, kapısında dilendikleri kişileri yok saymak oldu.
İnegölspor, Kafkasspor, Kurtuluşspor, Orhaniyespor, Doğugücüspor ya da diğer spor kulüpleri için geldiler, sırt çevirdiler.
Festivaller için, burs yardımı için geldiler sırt çevirdiler.
Okullar için, hastane için, camiler için geldiler sırt çevirdiler.
Engelliler için, yardıma muhtaç aileler için geldiler sırt çevirdiler.
Köyler için, sosyal sorumluluk projeleri için geldiler yine sırt çevirdiler.
Şimdi birileri şunu diyebilir, “ben alın terimle kazandığımı vermek zorunda değilim”
Evet kimse kimseye malından mülkünden vermek zorunda değil.
Ancak bir şehri şehir yapan dayanışma gücüdür. Bir şehrin marka olması için herkes karınca kararınca taşın altına elini sokmak zorundadır. Ve dahası kimsenin kapısına gelmesini beklemeden “Ben ne yapabilirim” demesidir.
Bu ilçede 3 bine yakın iş insanı var. Taşın altına eline koyan insan sayısı 300 civarında. Nerede diğer 2 bin 700 bin iş insanı?
Her biri 50 bin TL gibi onlar için komik bir bağış yapsa 135 milyon TL yapar.
Bu parayla ne mi yapılır?
-İnegölspor’un 70 milyon TL borcu kapatılır
-Kafkasspor için acil gerekli olan 15 Milyon TL karşılanır.
-Orhaniyespor voleybol ve diğer amatör spor kulüplerine toplamda 10 milyon TL’lik destek sağlanır.
-Köylerin projelerine 20 milyon TL destek aktarılır.
-1000 öğrenciye 8 ay boyunca 1500 TL eğitim bursu verilir. (12 milyon TL)
-1000 aileye 2 bin TL’lik gıda yardımı yapılır(Toplam 2 milyon TL)
-1000 ailenin gecikmiş elektrik, su ve doğalgaz borçları kapatılır. (3 milyon TL)
-İnegöl’deki kültürel derneklerin, ulusal, uluslararası festivallerine, ilçede yapılacak sanatsal ve kültürel projelere destek sağlanır. (3 milyon TL)
Bakın taşın altına elini koymayan sadece 2 bin 700 iş insanı bile bu şehre neler yapabilir onu anlatmaya çalıştım.
Ancak ne yazık ki, tüm bunlar ilçedeki 300-500 insanın omuzlarında her zaman.
İnegöl’ün insanlarının akıttığı terler ile bir yerlere gelip, bu şehre sırtını dönenleri şiddetle kınıyorum.
Bu şehrin garibanına, yoksuluna, spor kulüplerine, kültürel derneklerine sahip çıkmak bir anlamda vatanına sahip çıkmaktır.
Bir gün geldiğinde İnegöl’de köşeyi dönen ama bu şehre sırtını dönenleri ifşa etmek istemiyorum. Bu nedenle iş insanlarının bu şehirde adamlığını göstermelerini bekliyorum.
Saygılarımla…