Nesil Savaşları ve Tüketim Çağının Kibirli Mırıldanışı – FrauAdymn

Eskiden yaş almak, tecrübe kazanmak, hayatın imtihanlarından geçmek demekti.

Bugün mü?

Yaş almak, sadece “Tamam boomer!” diye burun kıvırılarak geçiştirilen bir suç oldu.

Şaka gibi ama gerçek:

Bilgi söyleyen herkes yaşlı, sabır öğütleyen herkes sıkıcı,

Kendinden başka kimseyi beğenmeyen herkes “çağın sesi” oldu.

Bir kitap mı tavsiye ettiniz?

Bir fikri mi savundunuz?

Hayat tecrübelerinizle bir şeyler mi anlatmaya çalıştınız?

Geçmiş olsun.

“Tamam boomer” deyip sizi yaftalıyorlar, ardından TikTok’ta 15 saniyelik “özlü söz” videosuna kaçıyorlar.

Çünkü sabır yok.

Çünkü emek yok.

Çünkü hiçbir şeyin derinliği yok.

İnternetten okuduğu üç satırla her konuda uzman kesilen bir nesil var artık.

Başarıyı, iki link bırakıp üç sponsor ürünü tanıtmak sanıyorlar.

Özgürlüğü, her şeye isyan etmekle karıştırıyorlar.

Gerçek boomer kim biliyor musunuz?

Hayatı sadece like’lardan, story swipe’larından ve paketlenmiş motivasyon cümlelerinden ibaret sananlar.

İnsan olmayı “marka çekilişi” zannedenler.

Biz?

Biz o çok küçümsedikleri “boomerlar”:

Kitapların arasında sabahlayan, alın teriyle hayat kuran, adım adım emekle büyüyenleriz.

Ama bizim Instagram hikâyemiz yoktu.

Biz şatafatı değil, sadeliği sevdik.

Bugün çalışmanın adı ‘geri kafalılık’, sabretmenin adı ‘modası geçmişlik’ oldu.

Çünkü sabırsızlık, hız ve parıltı yeni din haline geldi.

Öyle bir çağdayız ki:

• Kendine hayat koçu diyenler 19 yaşında,

• Ruhunu satıp özgüven satanlar sahnede,

• Kültürsüzlüğü ‘özgünlük’ diye pazarlayanlar alkışlanıyor.

Ve en acısı:

Bugün “boomer” deyip burun kıvırdıkları insanlar olmasa,

Ne o akıllı telefonlar olurdu,

Ne de saniyede sekiz story atabildikleri internet.

Ama onların derdi icat etmek değil.

Çünkü 5G çekmiyorsa dünya durmalı.

Şimdi Kültür mü, Selfie mi?

Roma’ya gidip pizzayla selfie çekip “İtalya tam bir sanattır” yazanlar mı kültürlü?

Pasaportuna Schengen vizesi bastırınca kültürlü mü olunuyor?

Kafka’nın adını görünce “Bu yeni açılan kahveci değil miydi?” diyenler mi?

Yoksa Louvre’un önünde selfie çekip, 15 Euro’luk giriş ücretini vermemek için müzeye bile uğramayanlar mı?

Kültür artık müzeye girmek değil, müze önünde “like” almak.

Kitap okumak değil, kitabı kahveyle yan yana getirip “entel akışı” yapmak.

Bir bilgi öğrenmek değil, bir cümle ezberleyip tüm sohbette onu araya sıkıştırmak.

Kısaca kültür, bugün: Fonda sanat, elde telefon.

Ve Elbette: Bedava Sponsorla Hayat Satın Alanlar

Sponsorla gidip, girişini bile ödemediği otellerde “bu otel benim ikinci evim” diye hava atanlar var.

Bedava gelen takılarla “şık olmak bir ruh halidir” yazanlar, o takıların fiyatını bile bilmeyenler var.

Bugün gösterişli dilencilik, marka etiketini taşıyıp emeği hiç taşımamaktır.

Kültür artık gezmek değil; gitmiş gibi görünmek.

Öğrenmek değil; laf salatası yapmak.

Satır arası değil; story arası.

Bugün “emeksiz gösteriş”, IQ’suz özgüvenin makyajı oldu.

Üstündeki 0 TL’lik elbiseyle 1 milyon TL’lik özgüven kasanlar var.

Hayat artık şöyle:

Çalışmadan yorulmuş, okumadan bilmiş, öğrenmeden rehberlik etmiş gibi davranmak.

Çünkü gösteriş çağında en yüksek sesle bağıran, en cahil alkışı topluyor.

Bu, kültürel sefaletin ışıltılı fotoğrafıdır.

Sonuç?

Gerçek bilgi görünmez oldu.

Emek değersizleşti.

Ve biz, üreten insanlar, spot ışıkları saçmalığa teslim ettik.

Ama bilin ki:

Gerçek boomerlar geri dönecek.

Çünkü dünya bir gün yeniden emek isteyen değerlere muhtaç olacak.

Ve o gün geldiğinde…

Zamanında “boomer” diye alay edilenler, hayatı omuzlayacak.

O yüzden diyorum:

Eğer üretmek, düşünmek, direnmek “boomerlık”sa…

Evet, ben göğsümü gere gere söylüyorum:

Ben bir boomerım!

Ve sizin glitter filtreli çöküşünüze sessiz kalmayacağım.

“Filtreler solar, story’ler unutulur, sponsorlar kaçar… Ama emekle kurulan hayatlar, zamana meydan okur. Tamam mı, boomer?”