“Negatiflik bulaşıcıdır, tıpkı pozitiflik gibi. Hangisini seçtiğin hayatını belirler.”
Negatif insanlardan nefret ederim. Çünkü onların enerjisi yalnızca kendilerini değil, dokundukları herkesi tüketir. Yanlarında kalmaya devam edersen, bir süre sonra senin içindeki ışığı da söndürmeye başlarlar.
Negatiflik çoğu zaman tesadüf değildir; çocukluktan gelen bakış açılarıyla, yanlış yetiştirilme tarzıyla hayatlarına yerleşmiş bir kalıptır. Olumlu bir şeyin içinde bile kusur bulmaya yatkındırlar. Bu yüzden hayatları da bir türlü yolunda gitmez; çünkü daima eksik, hatalı, kötü tarafı görmeye odaklanırlar.
Örneğin, bir kişinin ortaya attığı fikri ele alalım. Daha ilk anda, düşünce filizlenmeden, “ama bunun şöyle bir sorunu var” diye başlarlar. Oysa problemlerin konuşulacağı zaman vardır. Fikir doğarken desteklenmeli, büyütülmeli, cesaretlendirilmelidir. Sorunlar ise yol alındıktan sonra masaya yatırılmalıdır.
“Her fikri öldüren kusur arayışı değil, büyüten cesarettir.” Bu yüzden negatif insanlar sorunları büyütür; pozitif olanlar ise çözümleri.
Hayata negatiften bakanlarla mesafemi her zaman korurum. Çünkü bilirim ki, onların gözünde umut bile karamsarlığa dönüşür. Ve ben ışığımı karanlığa teslim etmeye hiç niyetli değilim.
Jean-Paul Sartre’ın dediği gibi: “Önemli olan, başımıza ne geldiği değil; bizim ona nasıl tepki verdiğimizdir.”
Ben tepki hakkımı, karanlığa değil ışığa bakmaktan yana kullanıyorum.
Çünkü ışığa bakanın yüzüne umut, yüreğine ise cesaret düşer.
Ve biliyorum ki…
Hayatı güzelleştiren şey; seçtiğimiz bakış açısıdır.