Hayatımın öyle bir dönemindeyim ki artık ne abartılı övgüler ne de acımasız hakaretler beni etkilemiyor. Çünkü fark ettim ki insanların söylediklerinin büyük bir kısmı aslında bize değil, kendi iç dünyalarına dair ipuçlarıdır.
Aşağılık kompleksi yaşayan biri, en kolay yoldan kendi gücünü göstermek için zayıf olana yüklenir. İlişkilerde baskıcı ve kontrolcü görünen kişi, çoğunlukla sadakatsiz çıkan taraftır. Ve çoğu zaman sesi en gür çıkanların, aslında en derin suçluluk duygusunu bastırmaya çalıştığını görürüz.
Çünkü insan, varoluşunu sürdürebilmek için bir “düşmana” ihtiyaç duyar. O düşman bazen bir ebeveyn, bazen eski bir sevgili, bazen de başarılarıyla huzursuzluk uyandıran bir akran olabilir. Biz, öfkemizi ve başarısızlıklarımızı onlara yansıtarak bir nebze kendimizi rahatlatmaya çalışırız. Ama bu, hiçbir zaman kalıcı bir huzur getirmez.
Ben ise artık başka bir yerde duruyorum. Israrla canımı yakmaya çalışan birinin öz-değersizliğini gördüğümde, onu kendi doğasının akışına bırakıyorum. Büyük bir hayranlıkla yaklaşanlara ise yalnızca teşekkür ediyorum; ama onların gözündeki kişi olmadığımı bilerek yoluma devam ediyorum.
Çünkü biliyorum ki: ne ben bir kahramanım ne de bir canavar. Hepimiz kendi gerçekliğimizin içinde yaşıyoruz.
Ve ben kendi gerçekliğimdeyim.
Mevlânâ’nın dediği gibi:
“Başkalarının senin hakkında ne düşündüğünü önemseme. Çünkü onlar kendilerini anlatır.”
Ve ben artık onların anlattığı hikâyelerden özgürüm.
Bence özgürleşmek tam da burada başlıyor: İnsanların bakışlarını, sözlerini, yargılarını üzerimizden çekip, kendi özümüze bakabildiğimiz noktada.
Çünkü insanı yoran başkalarının ne düşündüğü değil; onların düşündüklerini kendimiz hakkında gerçek sanmamızdır.
Kendi gerçekliğini inşa etmek cesaret ister. Çünkü bu, bazen kalabalıkların içinden sessizce çekilip gitmeyi, bazen de sana dayatılan rolleri reddetmeyi gerektirir.
Ama özgürlük, tam da bu reddedişte saklıdır.
Artık biliyorum ki, ne kendimi övgülere göre yücelteceğim ne de hakaretlere göre küçülteceğim. Çünkü kendi değerim, başkasının ağzından dökülen cümlelerle ölçülemez.
Ve ben bugün, en derin huzuru şurada buluyorum:
Kendi yolumda, kendi ışığımla yürümekte.
“Ben kendi gerçekliğimdeyim. Ve bu, bana yeter.”
FrauAdymn