Olgunluk, tesadüfen yaşamak değil, bilinçle yön seçmektir.
Su akar yolunu bulur zihniyetinden sıyrılıp, bilmediğin sokaklarda hiçbir dayanak olmadan kendi adımlarınla yürümektir. Hayatın seni nereye savurduğuyla yetinmek yerine, yönünü kendi ellerinle çizebilmektir.
İnsan her yaşadığında biraz büyür; ama asıl fark, başına gelenleri kabullenmekle, kendi tercihleriyle yola çıkmak arasındadır.
Unutma: Sürüklenmek tüketir, kendi yolunda yürümek güçlendirir.
Kararın içeriğinden çok, o adımı nasıl attığın ve seçimi nasıl yaptığın, senin olgunluğunu belirler.
Yetişkinliğin en önemli göstergelerinden biri; yalnızca seçtiğin yolun değil, vazgeçtiğin yolların da sorumluluğunu üstlenebilmektir. Çünkü her tercih, aynı zamanda diğer ihtimallerden vazgeçmektir.
Hayat, bize her zaman doğru kartları dağıtmaz. Bazen yanlış seçimler yaparız, kaybederiz, hayal kırıklığı yaşarız. Geleceği tüm detaylarıyla bilme gücümüz yok. Ama olgunluk; sonuçlar kötü olsa bile dışarıda suçlu aramadan, kaybın yükünü kendi içinde taşıyabilmektir.
Ve işte o zaman, insan hayatın pasif bir izleyicisi değil; yaşadıklarının aktif öznesi olduğunu hisseder. Karşısına çıkan her durumda suçlu arayan bir mağdur değil; yanılabilen, hata yapabilen, eksiklikleriyle var olan ve kendi yolunu çizmeye cesaret eden bir yetişkin olur.