Bir gün, cenazende kimse ayağa kalkıp “Fotoğrafları harikaydı, vücudu mükemmeldi, çok zengindi, aşırı güzeldi, zekiydi, yakışıklıydı…” demeyecek. Kimse, ne kadar şık giyindiğini, nerelere gittiğini ya da ne kadar dinç göründüğünü anmayacak.

Söyleyecekleri şunlar olacak:

“Hatırlıyor musun, ne kadar güzel dinlerdi insanları? Çözüm bulurdu, beni anlardı… Ona da çok iyi yardım etmişti.”

Ya da tam tersi… “Ne kadar kötü bir insandı, konuşurken bile öfke ve korku yayardı.”

Yani, insanlar senin nasıl hissettirdiğini hatırlayacak.

Kahkahanı, anlayışını, masumiyetini… ya da sertliğini, öfkeli bakışlarını.

Biz, kendimize bu kadar acımasız davranmamayı öğrenmeliyiz.

Görünüşümüz gibi önemsiz bir şeye indirgenmemeliyiz.

Çünkü biz; güçlü, zeki, parlak ve muhteşemiz… Dış görünüşümüzden, sahip olduğumuz ya da olamadığımız nesnelerden çok daha fazlasıyız.

Eğer belli bir şekilde görünmek için hayatını erteliyorsan, sadece pişman olacaksın.

Hayatın sana getirdiği her şeyi kucakla: yemek ye, hayvanları sev, koş, gül, çocuğunu öp… Her neyse, yap.

Sadece yaşa… Ve o ulaşılamaz hedefin peşinden koşmayı bırak.

Çünkü çekici olan, dış görünüş veya nesneler değil. Ve ne yazık ki, çekici görünen her şey bir gün sıradanlaşır.