Hayat amacını unutan bir toplum olduk. Ne yaşlılar gençleri anlayabiliyor, ne gençler kendini ifade edebiliyor. Aradaki köprüler yıkıldı, gözler ışığını kaybetti.

Bir insanın gözlerine bakınca ne görürsünüz?

Işıl ışıl bir umut mu, yoksa yorgun bir boşluk mu?

Hayat amacı, insanın gözlerine ışık verir. O ışık; bazen bir hayalin peşinden gitmekten, bazen sadece anlamlı bir yaşam sürmekten doğar.

Peki bugün Türkiye’de kaç kişinin gözlerinin içi gerçekten parlıyor?

Herkes, “hayat mücadelesi” adı verilen o bitmeyen savaşın içinde.

Geçim derdi, kariyer baskısı, sosyal medya illüzyonları…

Bir zamanlar komşudan, mahalle büyüğünden gelen manevi destek bile artık lüks oldu.

Yaşlılar, öğüt vermek niyetiyle konuşuyor; ama çoğu zaman yargılıyor.

Gençler, anlaşılmamaktan yorgun; konuşunca “saygısız” damgası yiyor.

Bir taraf geçmişe tutunmuş, diğer taraf geleceğe küskün.

İki zıt kutup arasında, yıkılan köprüler var sadece.

Susmayı bilmeyen yaşlılarla, konuştuğu için cezalandırılan gençler arasında sıkışıp kaldık.

Ve işin en acı tarafı:

Eğer çevrende sana yön gösterecek, dinleyecek, anlayacak bir büyük yoksa…

Sen de bu kopuk zincirin bir halkasına dönüşüyorsun.

Bir genç kız geçtiğimiz günlerde şöyle dedi bana:

“Duygularımı dile getirince ‘duygusal’ olmakla, hayal kurunca ‘gerçekçi olmamakla’, isyan edince ‘edepsizlikle’ suçlandım. Oysa ben sadece anlaşılmak istiyorum.”

Bu cümle, belki de şu anki gençliğin ortak çığlığı.

Anlaşılmadan yargılanmak.

Dinlenmeden dışlanmak.

Kimi yaşlılar, gençlerin “bolluk içinde sapıttığını” düşünüyor.

Oysa o gençler bollukta değil, yönsüzlükte boğuluyor.

Kendini ifade etmeye çalışan her genç, kolayca “asi” ilan ediliyor.

Ama dinlemek, anlamaya çalışmak; işte asıl cesaret burada başlıyor.

Birbirimizin gözlerindeki ışığı söndürüyoruz.

Kimi “çok şey gördüm” diyerek karanlığa alışmış,

Kimi “göreceğim bir şey kalmadı” diyerek gözlerini kapatmış.

Ama hâlâ bir umut var.

Birbirini duyan bir yaşlıyla, cesurca konuşan bir genç arasında.

O ışık hâlâ yanabilir.

Yeter ki biri gerçekten bakmayı,

Diğeri ise kalpten görmeyi bilsin.