Bazı çağrılar vardır, duyulduğu anda insanın içinde bir tebessüm belirir ama bu tebessümün adı umut değil, ironidir. Selahattin Demirtaş’ın son T24 röportajında dile getirdiği “dostluk ve kardeşlik” çağrısı tam olarak bu hissi uyandırıyor: iyi niyet ambalajına sarılmış politik bir nostalji paketi.

Demirtaş, “Kardeşlik hukukuna ilişkin tek bir adım bile atılmadı” diyor.
Pardon da… Bahçeli’nin Ekim 2024’teki çağrısı, Öcalan’ın 27 Şubat mesajı, PKK’nın fesih kongresi, Meclis’te komisyon kurulması, Süleymaniye’de silahların yakılması töreni… Bunların hiçbiri adım değilse, nedir? Isınma hareketi mi?

Yani ülke bu kadar uzun bir listeyi “önemsiz detaylar” kategorisine mi aldı?

Bu ülkede yıllardır herkesin birbirine “dostluk” önerdiği ama kimsenin kimseye güvenmediği bir siyasi tiyatro oynanıyor. Herkesin rolü belli, senaryo eski, replikler ezber.
Ve şimdi, sahneye yeni bir tiratla çıkılıyor:

“Diyarbakır’da Amedspor ve Trabzonspor arasında bir kardeşlik maçı düzenlenseydi…”

Ah evet, tabii ki! Onca yıllık politik, etnik, tarihsel gerilimlerin çözümü: Bir futbol maçı!
Üstelik penaltılardan sonra sarılmalar, el ele tutuşmalar… Belki maç sonunda bir halay, ardından da barış pastası kesilir. Hatta belki spiker “İşte duygusal birlik sağlandı!” diye bağırır. Şaka gibi ama değil mi?

Demirtaş’ın önerisindeki “duygusal birlik” vurgusu güzel bir cümle ama içi boş bir balon gibi. Çünkü duygusal birlik, tribünlerin değil; adaletin, güvenin ve samimiyetin sahasında kazanılır.

Duygusal birlik, skor tabelasında değil vicdan terazisinde kurulur.
O birlik, futbol topuyla değil, adaletle yuvarlanır.
Ama belli ki “duygusal” kısmı fazla ciddiye alıyoruz, “birlik” kısmıysa dekorun arkasında kalıyor.

Eğer birileri gerçekten barış istiyorsa, önce sahadan değil, dilden başlasın. Çünkü yıllardır bu ülkede en çok dilimiz yaralandı.
Ve o yarayı kardeşlik maçları değil, samimiyetle atılan adımlar sarar.

Sayın Demirtaş’a tavsiyem şu:
Romantik metaforları bir kenara bırakıp, gerçeklerin ağırlığıyla yüzleşmek.
Zira halk artık “dostluk” kelimesinin politik bir jest değil, yaşamsal bir ihtiyaç olduğunu biliyor.
Ama hâlâ anlamayanlar var…
Ve maalesef tribünler dolu.