Bazı acılar vardır, bir ülkenin vicdanına dokunur.
Rojin Kabaiş’in adı da tam oraya, en hassas yere kazındı: vicdanın tam ortasına.
Bir genç kız gitti… ardından babasının sesi kaldı.
“Benim kızım intihar etmedi, adalet istiyorum.”
Bu söz artık sadece bir baba feryadı değil; hepimizin sustuğu, görmezden geldiği bir toplumsal çöküşün yankısı.
Rojin, 27 Eylül 2024 sabahı yurt kapısından çıktı. “Biraz yürüyüş yapacağım,” demişti.
Bir daha geri dönmedi.
18 gün sonra Van Gölü kıyısında, suya bırakılmış bir umut gibi bulundu bedeni.
Otopsi “boğulma” dedi, ama babasının kalbi “hayır” dedi.
Çünkü bir baba hisseder.
Çünkü adaletin sessizliğinde bir babanın gözyaşı, bütün bir sistemin çürüklüğünü gösterir.
Van Gölü’nün kıyısında bulunan o genç bedenle birlikte, bir ülkenin genç kadınlarına verdiği “güven” de orada boğuldu.
Kız çocuklarını yurtlara, üniversitelere emanet eden anneler ve babalar artık sadece dua ediyor: “Dönsün.”
Bir ülkenin eğitimle, umutla, gelecekle kurduğu bağ böyle pamuk ipliğiyle mi ayakta kalmalıydı?
Güvenli kampüsler, korunaklı yurtlar, kadınları yalnız bırakmayan devlet mekanizmaları…
Bunlar artık birer broşür cümlesi değil, yaşamsal ihtiyaç.
Çünkü Rojin sadece bir isim değil, her annenin kızına verdiği sessiz bir tembih oldu:
“Gece dışarı çıkma.”
“Yalnız yürüme.”
“Güvenme.”
Oysa biz kızlarımızın özgürce yaşadığı bir ülke istemiyor muyduk?
Rojin’in hikâyesi, işte tam bu sorunun utançla susulduğu yerde duruyor.
Ve baba Nizamettin Kabaiş…
O artık bir savunma değil, bir direniş sembolü.
Gözyaşlarıyla değil, kelimeleriyle büyütüyor bu davayı.
Her mikrofon uzatıldığında, dizleri titreyerek ama sesi dimdik söylüyor:
“Benim kızım yaşamak isterdi.”
Pamuk ipliğiyle kurulmuş bu umutları artık kimse koparmasın.
Bir kız çocuğunun hayaliyle birlikte toprağa gömülen bu ülke, suskun kaldıkça biraz daha kararıyor.
Adalet, Rojin’in ardından gecikirse, bir sonraki ismi hepimiz tanıyacağız çünkü bu sessizlik hepimizin kapısına kadar gelecek.
Rojin için, tüm kız çocukları için, susmayan babalar için…
Bu yazı, bir çığlık olarak kalmalı.
“Bir kız çocuğunun ardından değil, bir ülkenin vicdanının ardından ağlıyoruz.”