Hayatla barışmak için başkalarına uyum sağlamaya çalıştık.
Sustuk, eğildik, şekil aldık…
Ama öğrendik ki;
İnsanlara uyum sağladıkça siliniyorsun.
Kendi sesini kıstıkça, bir gün tamamen kayboluyorsun.
Oysa barış dışarıda değil, içeride başlıyor.
Kendini inkâr ederek var olunmaz.
Korkularını bastırma.
Kaygılarını gizleme.
Sevinçlerini küçültme.
Üzüntülerini yargılama.
Hepsini kucakla, çünkü sen bütünsün.
Hayat, ilahi bir terazidir.
Neyin fazlaysa onu akıtır.
Neyin eksikse onu tamamlar.
Neyin yara, oraya şifa getirir.
Sen yeter ki direnme.
Olanı değil, olması gerekeni yaşarsın her defasında.
Yol uzun.
Ve taşlı.
Bazen yürümek istemezsin, dizlerin kanar.
Bazen de sevinçten koşarsın, nefesin yetmez.
Ama her adımda büyürsün.
Ve evet, büyümek acıdır.
Ama her acı, sana yeni bir sen kazandırır.
Her taş, bir ders.
Her yara, bir öğreti.
Her düşüş, yeni bir yükselişin provası.
O yüzden hayatın sana sunduklarını irdele,
anla, öğren, dersini al ve yola devam et.
İsyan etme, sadece zamana güven.
Olması gereken oluyor…
Ve sen, adım adım dönüşüyorsun.
Sen dönüştükçe, dünya da seninle dönüşür.
Hayat bir serüven…
Ve sen, bu serüvenin figüranı değil,
başkahramanısın.
Kendi hikâyeni yazmak için buradasın.
Kendinle barış.
Çünkü dünya, senin iç huzurundan nasibini alacak.