PAHALILIĞI BİZ YAPIYORUZ!

RAFTA Kİ FİYAT İLE KASADAKİ FİYAT BİR BİRİNİ TUTMUYOR?

 

Ben bu sütunlardan sürekli yazıp ikaz ediyorum ama maalesef insanlar yaptıklarından ve yapacaklarından asla vazgeçmiyorlar. Yani tabiri caiz ise: “Hamam aynı hamam, tas aynı tas” Geçen Cuma hutbesinde işlenen bir konu vardı. Cuma namazına gidenler hatırlayacaklardır: Ticarette dürüstlük üzerine idi. Bu hutbenin sizlere sadece bir bölümünden bahsetmek istiyorum:

Peygamber efendimiz çarşı pazarı dolaşıp satıcıların sattıklarına bakıyormuş. Bir hububat satıcısının yanına gelip çuval içinde bulunan bağdaya avucunu daldırıp bir avuç buğday çıkarıyor. Çıkardığı buğdayın ıslak olduğunu fark edince satıcıya soruyor:

“Neden bu buğdayların altındakiler ıslak ta üstekiler kuru?” diye soruyor. Satıcının bahanesi hazırdır:

“Ya Resul, geçen yağmurda ıslandılar da ondan!” diye cevap verince Peygamber Efendimiz bu bahaneye hayli kızıp:

“O vakit ıslak buğdayları alta değil üste koysaydın. Sen şimdi insanları aldatmış olmuyor musun? Kazandığın kazancında haram olduğunu da bilmiyor musun?!” der.

Ve bakın Kur’an-ı Kerimde (Bakara suresi 2/267) ayeti de Allah (cc.) ne buyuruyor: “Ey bütün iman edenler! Allah yolunda harcamayı, gerek kazandıklarınızın ve gerek sizin için yerden çıkardıklarımızın temizlerinden yapın. Kendinizin göz yummadan burun kıvırmadan alıcısı olmadığınız kötüsünü vermeye yeltenmeyin ve Allah’ın hiçbir şeye muhtaç olmayıp, bütün övgülere layık olduğunu bilin!”

Ve yine (Bakara suresi 2/268) ayeti de bir öncesine bağlı olarak: “Şeytan sizi fakirlik ile korkutup, çirkin, çirkin işlere kışkırtıyor, Allah ise lütfünden bir bağışlama ve fazla bir kâr vaat ediyor. Allah’ın kudreti geniş, ilmi çoktur:”

Her iki ayetin de ticaret ile uğraşanların şeytana uyup, fazla kazanç uğruna çürük, ezik ve yenmeyecek yiyecekleri, özürlü defolu malları sağlammış gibi satarak bundan elde ettiği geliri çoluk çocuğunu rızıklandırırsa, bu kazancın da haram olduğu oraya çıkacağı vurgulanmıştır.

Çünkü sen Allah’ın gösterdiği yoldan değil, Şeytanın gösterdiği yolundan gittiğin içindir ki kazancın haram olmuştur!

Günümüzde manevi zenginliğin yerini maalesef maddi zenginlik almış! Fırsatçılık, tamahkârlık neredeyse had safhaya ulaşmış. Kör tuttuğunu öper misali, insanların saf ve temiz duygularını hiçe sayarak, aldatma yolunda adeta bir maraton koşusu durumuna düşmüşüz.

Mal üretenler satıcıları, satıcılar alıcıları aldattığı sürece helal kazançtan söz etmenin saf dillilik ten başka bir şey olmayacağını hatırlatmak isterim.

Tezgâhlarının ön kısmına malın iyisini koyup, arka kısmına çürük ve yenilmeyecek derecede olan malları satmanın ne kadar etik bir iş olduğuna siz karar verin.

Ben çok merak ediyorum! Bu tür kazanç elde edenler acaba kazançlarının hayrını görebiliyorlar mı? Yoksa o kazandıkları paralarda yine haram yollarda mı heba olup bitiyor?

Ben Pazar alışverişlerinde satıcıların ağız alışkanlığı haline gelmiş olan sözü: “Bereket versin” diyen esnafa: “Bereketini gör.” lafını gönül rahatlığı ile söyleyemiyorum. Çünkü aldığım sebze, meyve ve ihtiyaç maddelerinden birinde ille bir çürük meyveye veya sebzeye rastlıyorum. O zaman o satıcının sattığı malın karşılığı nasıl helal olur? Demekten de kendimi alamıyorum.

Bırakın pazarda ki esnafın bu kötü huylarını da, bir de bazı süper marketlerdeki aldatıcı fiyat etiketlerine şöyle bir bakalım:

Geçenlerde bayanın biri süper diyeceğimiz marketlerden birinde elinde bir kalıp peynir ile kasaya gelip peyniri kasiyere uzatıp:

“Kızım bu peynir kaç lira?” diye sordu.

Kasiyer kız peynirin barkodunu okutup fiyatını söyleyince kadın adeta küplere bindi:

“Kızım sen ne söylüyorsun rafta ki fiyat senin söylediğin fiyattan dört lira daha düşük!” market çalışanları çok iyi eyitmiş olacaklar ki kız şıp diye cevabı yapıştırdı:

“Teyzeciğim fiyatları akşam değiştirdik o da unutulmuş olmalı. Görevli arkadaşa söyleyeyim hemen yeni fiyat etiketini koysunlar.” Zavallı kadın başladı kıza bağırıp çağırmaya. Kız ise kadını adeta rencide eder gibi:

“Teyze alacaksan al. Bak diğer müşteriler bekliyor!” diyince ben kendimi tutamadı ve devreye girip:

“Kızım sen (Müşterinin Veli Nimet) olduğunu biliyor musun?” diyince bu defa bana:

“Amca bari sen etme. Bunca malın etiket fiyatın neredeyse her akşam yenilemek zorundayız. Arada birkaç ürünün fiyatını atlamışız. Bu suç mu? Müşteri raftaki fiyatına bakıp bizi uyarsın biz de hemen değiştirelim.” Demez mi?

Anlaşılan bunlar müşterileri kontrol memuru sanıyor. İnsanların işi gücü yok marketteki alacağı ürünlerini kasada kontrol edecek yanlış olanları da söyleyip kibarca:

“Hanımefendi sanırım şu ürünün etiketini değiştirmeyi unutmuşsunuz. Rica etsem lütfen bu ürünün gerçek fiyat etiketini değiştirir misiniz?” demeniz lazım. Yoksa!  Maazallah sonra market görevlilerinden zılgıt yersiniz!

Hani ben hep söylerim. Merhum Cem Karacanın bir şarkısı vardı:

“Bindik bir Alamete, gediyok gıyamete!” gibi günlere kaldık Mevla’m yardım etsin!

Şimdi sorar gibisiniz: “Peki şimdi ne olacak?”

İşte onu bende bilmiyorum. Ya bu tür ticaret yapanların akılları başına gelecek, bu kötü huyundan vaz geçecek, ya da bu böyle devam edip gidecek. Bizimde onlara söyleyeceğimiz cümlede şöyle olacaktır:

“Allah (cc.) bu tür ticaret yapanları ıslah eylesin!”