Kusursuz insan yoktur! Kusur işleyenin kusurunu yüzüne vurmak ise daha büyük bir kusurdur. Burada insan sabırlı olup kusur işleyeni affetmelidir. Kusur sahibi yaptığı her ne ise böyle bir kusuru bir daha işlemeyeceğinin sözünü vermesi de olgunluktur.

Evet, kusur kelime anlamıyla HATA veya YANLIŞ anlamına gelir bir işi yanlış yapıyorsak yaptığımız iş kusurludur. Ve bu yanlışı tekrarlamak ise hatadır. Biz sürekli hata yapıyor isek bu da bizim bu işi bile, bile yaptığımıza delalettir ve bununda insanı felakete sürükleyeceği malumdur.

Ancak bazı hatalar vardır ki insanoğlu bu hatalardan ders çıkarak doğruyu yapar veya bulur. Örneğin yeni bir şey icat ediyor isek, bu yaptığımız toplumun yararına olan bir şeyse onu dikkatli de yapsak mutlaka bir yerlerinde eksikler olacaktır veya yanlışlardan dolayı yapılan bu şey çalışmayacaktır. İşte burada her şeyi gözden geçirip yeniden doğruyu buluncaya kadar uğraş vermemiz gerekir.

Hayatın her alanında birçok defa bizler kusur işlemişizdir. Yaptığımız işler için olsun kırdığımız insan kalbi için olsun her defasında yaptığımız bu kusur için bir daha tekrarlamayacağım diye de ya kendi kendimize telkin vererek veya kusur işlediğimiz kişiden özür dileyerek bir daha böyle bir kusuru yapmayacağımızı taahhüt deriz!

İnsanları erdem kılan da hatalarını anlayıp düzeltmeleridir.

Gelelim asıl konuya; ilkbaharın Bursa’dan bir ayakkabı mağazasından bir çift ayakkabı aldım. Mağaza sahibi ayakkabıyı öğe, öğe bitiremedi. Şöyle sağlam! Böyle sağlam! Merak etmeyin siz ayakkabıyı eskitemezsiniz, ayakkabı sizi eskitir diye de şaka mahiyetinde söz etti. İki ay geçmeden ayakkabının üzeri deforme oldu. Eşim: “Gel şu ayakkabıyı bize satana geri götürüp, yere göye sığdıramadığı ayakkabısını gösterelim!” dedi. Ben ise:

“Göstersek ne olacak? Adam bizi kabahatli bulacak! Bir de biz suçlu duruma düşmüş olacağız!”

Eve, değerli okurlarım bile, bile insanları kazıklamak adeta moda olmuş. İşin haramına sahtekârlığına bakmayan insanların dolu olduğu bir dönemde yaşıyoruz maalesef! Ne ara bu hali geldik diye de düşünmüyor değilim.

Kusuru söylesek, kusur işleyen zeytinyağı gibi su yüzüne çıkar. Söylemesek bizim içimiz elvermiyor. Hani iki arada bir darda kalmış gibiyiz. Bu tür insanların haramdan helalden bile haberi yoksa vay geldi halimize!