Kimi insanlar hayatımızın fon müziği olur.

Gözümüzün değmediği anların, kalbimizin anlatamadığı duyguların eşlikçisi… İlhan Şeşen işte tam da böyle bir adamdı.

Onun sesinde zaman yavaşlar, kalabalıklar azalırdı. “Aşk Layık Olanda Kalmalı” derken, sadece bir şarkı mırıldanmıyor, bir hayat görüşü fısıldıyordu aslında.

Kimimiz lise yıllarında okulda dinledik onu, kimimiz bir ayrılığın gölgesinde…

Ama ne zaman bir “Neler Oluyor Bize?” çalsa, hepimizin içinde aynı burukluk yankılanırdı:

“Biz nereye gidiyoruz böyle?”

Bazen bir şarkı çalar radyoda ve zaman durur.

O an, sesin içinden bir adam geçer: İlhan Şeşen.

Ne gençliğin toyluğuyla ne yaşlılığın yorgunluğuyla ilgilenir.

O, hep o yavaş tempolu, dingin ama derin adamdır.

Biraz kırgın, biraz âşık.

Biraz eski İstanbul, biraz bugünün kalabalığına küskün.

Bir adam düşünün, cümleleri sanki dudaklarından dökülmemiş de yıllarca beklemiş; en doğru zamanı bulduğunda notalara karışmış.

İlhan Şeşen müziğiyle konuştu.

Dizilerde oynadı, kitap yazdı, sahnede sade bir sandalye ve gitarla durdu.

Her zaman olduğu gibi: Abartısız, gösterişsiz ama derin.

Kimileri onun şarkılarını hüzünlü bulur, kimileri huzurlu.

Ama hepsinin ortak noktası şu: Gerçek.

İlhan Şeşen sahiciydi.

Ne yapmacık bir romantizm sundu bize ne de tüketim çağının çabuk tüketilen aşklarını.

Onunki sabırla yaşanmış duyguların, uzun sessizliklerin, gecikmiş itirafların hikâyesiydi.

Bu ülkede pek az insan sevdiğini kaybetmenin ne demek olduğunu İlhan Abi kadar güzel anlattı.

Onun şarkılarıyla insanlar sustu.

Onun sözleriyle birçok kişi sessizce sevdalandı.

Şimdi ardında bir devrin incelikli yalnızlığını bırakarak gidiyor.

Biraz eksik kaldık bugün.

Sadece müziğe değil, asalete, sadeliğe, içimize dokunan o ağırbaşlı dile de veda ettik.

İlhan Abi, bu toprakların en zarif kalemlerinden biri olarak hatırlanacaksın.

Ve söz veriyoruz:

“Aşkı hâlâ layık olana emanet edeceğiz.”

Frauadymn