Değerli okurlarım birçok yerde, gerek yazılı gerekse görsel basın ve radyo kanalları gibi yayın organlarında sıkça rastladığımız tartışma programlarında konuşmacıların yaptığı tartışmalar sırasında hepsinin bir şeyler söylediğine sıkça rastlarız.

Kimin ne anlattığını ve neler iddia ettiklerini anlayana aşk olsun!

Programı yöneten sunucunun da dahil olduğu tartışma adeta bir çorbaya dönenen ve konuyu saptırma noktasına getiren hal alması insanın sinir sistemini allak bullak etmesine neden oluyor.

Şahsen ben sıkça takip ettiğim gerek siyasi olsun ve gerekse spor konusunda olsun bilirkişilerin tartışmalarını severek izliyordum. Ama gel görkü tartışılan konuyu lastik gibi uzatarak ve hele bir de karmaşaya sokarak içinden çıkılmaz hal alınmasına sanırım benim kadar sizlerde aynı fikirdesiniz.

Benim anlamadığım ise programı yöneten sunucunun neden böyle durumlarda konuşmacıları ikaz etmemesi! İşin cılkını çıkararak adeta bir reyting patlaması yapılması mı yapılmakta?

Maalesef bizim kanallarımızda ki gerek yemek yapma ve yarışma programlarında sıkça rastladığımız yarışmacıların sözlü düellolarını hatırlarsınız. Bu kanalar gerçek anlamda dostça yapılan bir yarışmanın dışına çıkarak işi söz düellosuna ve kavgaya götürmenin adeta yarışı içindeler. Benim üzüldüğüm ise ismini vermeme gerek görmediğim bir kanalda ciddi manada yapılan tartışmaların boyutu yukarıda bahsettiğim ciddiyetten uzak programlara dönüşmemesidir.

Ve yine hala anlamadığım bir durumunda altını çizmek istiyorum:

“Toplumu gererek kavgacı bir hale mi sokma niyeti mi var?” sorusunu sormadan geçemeyeceğim!

Bizim okul döneminde Edebiyat dersinde zaman, zaman edebiyat öğretmenimiz sınıfı ikiye ayırarak münazara yaptırırdı. Hocamız bir konu verirdi sınıfın yarısı bu konuyu savunur diğer yarısı bu konuyu çürütmek için tezler sunarak bir tartışma ortamı olurdu. Ama kimse kimseyi gırtlama durumuna gelerek bir tartışma ortamı yaratmazdı. Ve hangi grup kazanırsa o grubu tebrik eder tatlı bir şekilde münazarayı bitirirdik.

Ama bugün geldiğimiz noktaya baktığımızda böylesine sinir ve stres dolu bir tartışma programın yapılması insanlarımızın nasıl böyle hale geldiği, konuşma ve tartışma adabının neden ortadan kalktığına akıl sır ermiyor!

Birine söz verilirken diğeri söz alanın sözünü kesip onu eziklemesi ve baskın bir şekilde onun konuşmasını engellemesi kadar yanlış ve ukalalık sınırını aşacak harekette bulunması diğer konuşmacı kadar izleyiciyi de germesine neden olmaktadır.

Konuşma adabından uzaklaşarak her şeyi ben bilirim ve benim bildiğim doğrudur mantığı ile söz verilmeden ortaya atılmak toplumda kabul edilir bir davranış değildir. Ancak Z kuşağı diye tabir edilen bu çağın özelliği mi bu da benim açımdan tartışma gerektiren bir konudur.

Benim sıkça rastladığım bir başka önemli konu ise:

“İki kişi konuşurken bir başkasının araya girerek konuşmayı bölmesi!”

Sanırım sizlerde böyle durumla sıkça karşılaşmışsınızdır. Hani hep sözünü ettiğimiz kural var ya: “Adab-ı muaşeret kuralı?” işte ona uyan kalmamış. Hani Güldür, Güldür programında Aziz Aslan’ın (Fikri):

“Sözümü kesme repliği misali” benimde çok sinir olduğum bir durumdur. İki kişinin yaptığı konuşmayı bölerek araya girmek görgüsüzlük ve cahilliktir. Ancak şimdilerde Adab-ı muaşeret kuralına uyana rastlamanız biraz zor gibi! Bizler çocukluk döneminden başlayarak toplum içindeki davranışlarımızdan tutun, büyüklerimizin yanında ki davranışlarımıza varıncaya kadar bütün Adab-ı muaşeret kuralına harfiyen uyardık. Yanlışımız olduğunda büyüklerimiz bizleri ikaz eder, bir daha böyle davranmamamız için bizleri uyarırdı.

Evet, özellikle belirtmek istiyorum TV kanalları sinir, stres ve şiddetten uzak eğitici ve öğretici program ağırlıklı yayınlar yaparak çocuklarımıza Adab-ı muaşeret kuralını işlemeleri gerektiğini belirtmek isterim.

Saygılı ve kurallara uyan bir toplum dileği ile!