“Çocukken yatmadan önce Tanrı’ya bana bir bisiklet vermesi için dua ederdim. Bir gün Tanrı’nın çalışma tarzının bu olmadığını anladım. Ertesi gün bir bisiklet çaldım ve her akşam yatmadan önce Tanrı’ya günahlarımı affetmesi için dua ettim.” — Al Capone
Bu sözleri okuduğumda aklıma hemen bugünün “yeni nesil ünlüleri” geliyor. Özellikle son yıllarda sosyal medyanın çarpık doğasında filizlenen “ün” hikâyeleri tam da bu sözle başlıyor:
Önce bir şekilde çal. Sonra meşrulaş. Ardından değerliymiş gibi davran.
Bugün artık kimsenin bir meziyete ihtiyacı yok. Yeter ki görün. Yeter ki izlenin. İlk adımın etik olup olmaması kimsenin umurunda değil.
İlk adımın “çalıntı” olması bile kabul edilebilir. Çünkü nasıl başladığın değil, nasıl pazarladığın önemli.
Şarkılar, vloglar, kıyafet markaları, podcast’ler, konferanslar… Üretilen her şey, bir zamanlar çalınan bisikletin modern formu. Geçmişin üstü örtülüyor, görkemli prodüksiyonlar, PR çalışmaları, “influencer arkadaşlıkları”yla cilalanıyor. Oysa hikâye değişmiyor.
Derin Talu: Affedilmiş Bir Görünürlüğün Anatomisi
Henüz hiçbir kalıcı üretimi olmayan bir figür: Derin Talu.
Ortada ciddi bir yasal suç olmayabilir, ama kamuoyunun vicdanında hâlâ cevap bekleyen çok soru var.
Lüks içinde geçen hayatına dair yaptığı açıklamalar, gençlerin ‘hazır zenginlik’ hayalini meşrulaştırıyor.
İlginç olan şu: O “bisikleti” çaldıktan sonra, her akşam değilse bile her Instagram paylaşımıyla “affedilmeyi” başarıyor.
Ama bu yalnızca ona özel bir durum değil.
Instagram’ı ya da TikTok’u açın.
Parmağınızı bir süre kaydırın.
Karşınıza çıkan yüzlerin kaçı önce gerçekten ne ürettiğiyle akılda kaldı?
Çoğu, önce görünür olmayı başardı; sonra kendine bir “değer” inşa etti.
Oysa o değer dediğimiz şey, çoğu zaman sadece “bisikletin affedilmiş hâli.”
“Çalıntı Bisikletler” Galerisi
1. Kim Kardashian
Hiçbir mesleki başarısı olmadan, sızdırılmış bir özel video sayesinde görünür oldu. Ardından reality show, makyaj markası ve moda iş birlikleriyle bir imparatorluk kurdu. Şu an Harvard’da konferans veriyor.
Çalınan bisiklet: Özel hayatın skandalla pazarlanması.
Affedilen günah: Milyar dolarlık bir marka.
2. Selin Ciğerci
Cinsiyet geçiş süreciyle gündeme geldi. Özel hayatı sürekli medyatikleştirildi. Eleştirildi, linç edildi. Sonra bir kozmetik markası kurdu, iş kadını olarak anılmaya başlandı.
Çalınan bisiklet: Sansasyonel görünürlük.
Affedilen günah: Ticarete dökülmüş görünürlük.
3. Kerimcan Durmaz
Snapchat’te yaptığı uygunsuz paylaşımlarla gündeme geldi. Linç edildi, yasaklandı. Ama sonra DJ oldu, müzik videoları çekti, markalarla iş yaptı.
Çalınan bisiklet: Provokatif içerik.
Affedilen günah: Eğlence sektörüne entegre olmak.
4.Duygu Özaslan
YouTube makyaj videolarıyla parladı. Başlarda “samimi kız” imajıyla sevildi. Ardından “summer body” diyerek beden algısı üzerinden alay konusu oldu. Fotoğraf oynama, gerçek bedenini saklama gibi konularla eleştirildi. Ama zamanla bu linç, onun şöhretini pekiştirdi. Şimdi marka iş birlikleri, giyim tarzı, tatil rotaları ve özel hayatıyla yeniden sahnede.
Çalınan bisiklet: Beden algısını manipüle ederek görünür olmak.
Affedilen günah: Moda ikonu ve “özgüven elçisi” olarak yeniden markalanmak.
5. Danla Bilic
Başlangıçta YouTube’da insanlarla alay eden makyaj videoları çekti. Ağır eleştirildi. Şimdi ise influencer, marka yüzü ve “güzellik ikonu.”
Çalınan bisiklet: Alaycı, toksik içerikler.
Affedilen günah: Güzellik ve özgüven temalı içerik üreticisi olmak.
Ve bunlar sadece görünenler…
Siz elinizdeki telefonu yukarı kaydırın, her 10 “influencer”dan 7’si bu formülle yola çıktı.
Genç Gözlere Çağrı: Gerçekten Bu Muyuz?
Bugün gençlerimizin büyük bir kısmı bu isimleri idol alıyor. Onların şarkılarına, kıyafetlerine, yaşam tarzlarına özeniyor.
Çünkü başarı artık alın teriyle değil, algoritmalarla ölçülüyor.
Ama işin asıl trajedisi şu:
Bu insanlar sadece bir dönem “çaldıkları” bisikletle yol aldı.
Ve bugün o çalıntı bisikletin üzerinde “özgünlük” adı altında tur atıyorlar.
Daha da kötüsü, popülerliğin parıltısı uğruna kendi kültürüne sırt çeviren, birkaç ay yurtdışında kalıp Türkiye’ye ve bu topraklara yabancılaşan bir kuşak doğuyor.
“Modern”, “elit”, “özgür” gibi sunulan bu yaşam tarzı aslında sadece Batı kültürünün kolonyal bir izdüşümü.
Yurt dışında 3 ay Erasmus, yada bir haftalık tatil yapan birisi Türkiye’de kimliğini küçük görmeye başlıyor. Oysa kültür; kalış süresiyle değil, aitlik bilinciyle şekillenir.
Bir kültürün en büyük felaketi, kendi değerlerini aşağılık, dışarıdan geleni ise yüce saymasıdır.
Ve şu an bu felaketi “ün” ambalajıyla tüketiyoruz.
Son Söz: O Bisiklet Sizin Değilse, Pedal Çevirmek De Yalandır
Unutmayın…
Görünür olmakla değerli olmak aynı şey değildir.
Birilerinin milyonlar tarafından izlenmesi, onların gerçekten bir şey başardığını göstermez.
Çünkü bu çağda başarı, çoğu zaman sadece iyi pazarlanmış bir illüzyondur.
Genç gözler…
Gözlerinizi açın.
Popülerliğin tozlu yollarında değil, kendi emeğinizin taşlı yollarında yürüyün.
Çünkü gerçek başarı, çaldığınızla değil, ürettiğinizle tanımlanır.
“Unutmayın: Bisikletin size ait olması yetmez; onunla nereye gideceğinizi de siz belirlemelisiniz.”
Frauadymn