Hazırsanız sizi, dünyanın en sıra dışı hapishanesiyle tanıştırayım.
Milyarlarca tutuklusu olan, her geçen gün yeni mahkûmlar alan bir hapishane bu. Girmek için suç işlemeniz gerekmiyor. Sosyal medya araçlarından birine sahip olmanız yeterli, fazlasına gerek yok. Ne gardiyanı var ne de dört duvarı… Ama öyle geniş bir ağı var ki, bir kez içine düştünüz mü kurtulmanız hiç kolay değil.
Bu çağın görünmeyen parmaklıkları var. Ne metalden yapılmışlar ne de betonarme. Ama zihinlerimizi ve kalplerimizi dört duvar arasına sıkıştırıyorlar. Bu parmaklıkların adı: Bağımlılık.
Bu hapishanenin adı ise: Sosyal Medya.
Artık bir arada olmak, aynı odada bulunmak anlamına gelmiyor. Aynı sofraya oturuyoruz ama aynı cümlelerde buluşamıyoruz. Göz göze gelmeyi unuttuk bir süredir. Dokunmayı, gerçekten duymayı unuttuk. Çünkü zihinlerimiz, başka bir evrende tutsak. Sosyal medya, ruhlarımızı birbirinden yavaşça ayırırken, bir yandan da bağlı kalmamızı sağlayan sahte bir sıcaklık sunuyor. Ne tuhaf değil mi? Hiç olmadığımız kadar bağlıyız ama hiç olmadığımız kadar da yalnız…
Gördüğümüz manzarayı yaşamak yerine, onu paylaşma telaşına düşüyoruz. Anın tadını çıkarmak yerine, filtre seçmekle meşgulüz. Gerçek hayat arka planda beklerken, biz ekranın önünde sahte hayatlar kuruyoruz.
Yapmacık gülüşler…
Sahte kişilikler…
Kendini olduğundan farklı gösterme çabaları…
Zengin olma özentisi, kolay yoldan para kazanma hayalleri…
Bir gecede gelen şöhretin, bir ömürlük tatmin sağlayacağı yanılgısı…
İçi boş, yüzeysel, özensiz ilişkiler…
Ve belki de en acı olanı: Hunharca, faydasızca harcanan zamanlar.
Ancak bu sorun sadece bireysel bir yalnızlık yaratmıyor. Aileler içinde iletişimsizlik giderek derinleşiyor. Sofralarda herkes kendi ekranına dalıyor ne yazık. Çocuklar, anne ve babalar arasında gerçek diyalog neredeyse kayboluyor. Sosyal medya, aile bağlarını zayıflatırken, empati ve anlayış köprülerini de yıkıyor. Bu durum, toplumda artan yalnızlık, güvensizlik ve kopukluk duygularının temel nedenlerinden biri haline geliyor.
Toplum olarak birbirimizle iletişim kurma biçimimiz değişiyor, ancak bu değişim her zaman olumlu değil. Sosyal medya, bireyleri görünmez duvarların arkasına saklarken, toplumsal dayanışma ve birlik ruhunu zedeliyor. Farklı görüşler çatışmaya dönüşüyor, dijital ortamda yayılan öfke ve nefret, gerçek hayat ilişkilerine de yansıyor. Sonuçta, sosyal medya sadece bireylerin değil, toplumun da bir tür hapishanesi haline geliyor.
Teknolojinin ve sosyal medyanın hayatımızı kuşattığı bu çağda, gerçek bağları koparmadan, samimiyeti ve insanlığı koruyarak yol almak en büyük dileğimiz. Ve sözlerimi, insanlığımızı ve gerçek bağlarımızı koruyabilmemiz için yürekten bir dilekle bitiriyorum.
Allah bizleri bu görünmez zincirlerden korusun.
"'Sevdiklerinize zaman ayırın. Yoksa zaman, sevdiklerinizi sizden ayırır. ' William Golding