Bir sabah uyanırsınız, dünya sizi görmezden gelir. Sokağın kaldırımı size göre değildir, okulun kapısı dar, kalabalığın bakışı serttir. Konuşmadan anlaşılamazsınız, yürüyemediğiniz için yarış dışı sayılırsınız. Hayat, birilerinin çizdiği sınırların dışına taşmanızı hep engeller.
Ama siz varsınızdır.
Tekerlekli sandalyesiyle liseyi birincilikle bitiren genç kızsınız. Görme engelli olduğu hâlde üniversite bitirip rehberlik yapan öğretmensiniz. Parmakları tutmasa da ağzıyla resim yapan, hayatı rengârenk boyayan sanatçısınız. Siz varsınız. Ve eksik değil, sadece farklısınız.
Ama farklılık, eksiklik değildir. Eksiklik, empati yoksunluğundadır. Eksiklik, ‘yardım’ adı altında sunulan merhamet gösterilerindedir. Engeli olan bireylerin değil, onları görmeyen toplumların rehabilitasyona ihtiyacı vardır.
Engelliler Haftası geldiğinde hatırlanırız biz. Oysa biz, yılın sadece bir haftasında değil, her gün bu hayatın içindeyiz. Her gün merdivenlerden çıkamayan bir yaşlı gibi, her gün kalabalığın arasında görünmeyen bir hayalet gibi yaşıyoruz.
Bize bakarken acıyan gözlerle değil, anlayan gözlerle bakın. “Senin yerinde olsam” diye başlayan cümleler kurmayın. Çünkü siz bizim yerimizde olamazsınız; biz her gün kendi yerimizde devleşiyoruz. Her zorlukta yeniden doğuyoruz.
Bizi sahneye çıkarıp bir gün alkışlayanlar, ertesi gün kaldırımı işgal edenler olmasın. Engelliliği sadece ilham veren bir hikâyeye dönüştürmek değil mesele, haklarımızı koşulsuz tanımak gerek.
Engel bizde değil, sistemde.
Görmezden gelen gözde.
Duymak istemeyen kulakta.
Ve hâlâ “Sen normal değilsin” diyen dillerde…
Oysa biz buradayız.
Bu toplumun üretken gücüyüz, vicdanıyız, gerçeğiyiz.
Ve biz, eksik değiliz; görünmeyeniz.
Görmeye cesaretiniz varsa, yakındayız.
Ben bir ‘engel’ değilim. Adım var. Hayallerim var. Aşklarım, kavgalarım, yeteneklerim…
Beni ‘ilham kaynağı’ yapmadan önce eşit birey olarak tanımayı deneyin.
Çünkü biz eksik değiliz,
Biz eşsiziz.