Bence biz, toplum olarak artık kontrol hayalinden vazgeçmeliyiz.

Çünkü bir ağaç bile istediği zaman çiçek açamaz.

Her şeyin bir zamanı, bir mevsimi, bir dönüşümü vardır.

Bir öğretmen ve bir öğrenci yolda yürürken, iki çiçek görürler.

Çiçeklerden biri capcanlı, rengârenk açmıştır.

Diğeri ise solgun görünmektedir.

Öğrenci, heyecanla şöyle der:

“Bak ne kadar güzel açmış biri! Diğeri ise solmuş, yazık… O onun kadar güzel değil.”

Öğretmen gülümseyerek yanıtlar:

“İkisi de çok güzel.

Çünkü ikisi de kendi yolunda, kendi zamanında yürüyor.”

Ama öğrenci ikna olmaz:

“Ama o çiçek solmuş… Ne güzelliği kalmış ki?”

Ve öğretmen der ki:

“Eğer bu solgun görünen çiçek, diğerine özenerek

ya da kendini onunla kıyaslayarak şimdi açsaydı,

mevsimi gelmediği için yanacak, kuruyacak, ölecekti.

O sadece bekliyor…

Kendi zamanı geldiğinde öyle bir açacak ki

belki de bu gördüğünden bile daha güzel olacak.”

Çünkü doğada hiçbir şey,

başkasına bakarak çiçek açmaz.

Hiçbir yaprak,

başkasının yeşilini kıskanarak büyümez.

Hiçbir meyve,

erken olgunlaşmaya çalışmaz.

Her şey kendi zamanında, kendi hızında, kendi mevsiminde

ve en önemlisi kendi güzelliğinde var olur.

Ama biz insanlar…

Kendimizi başkalarıyla kıyaslarken,

kendi mevsimimizi beklemeden açmaya çalışıyoruz.

Kendi hikâyemizi, kendi ritmimizi, kendi sabrımızı unutuyoruz.

Ve bu kıyas hali,

bizi kendi özümüzden uzaklaştırıyor.

Kendi güzelliğimizi göremeden,

başkalarının renginde kendimize yabancılaşıyoruz.

Ve en çok da olmayan tarafımıza bakarak yaşıyoruz.

Olmamış yanımızı didikliyoruz,

daha yeterli, daha başarılı, daha güzel, daha bilge, daha “başka” olmaya çalışıyoruz.

Ama durup şöyle demiyoruz:

“Ben, şu an olduğum hâlimle de bir tomurcuğum. Ve bu da güzel.”

Sürekli kendini irdeleyen,

“Ben neden böyleyim?” sorusuna boğulan,

her sabah aynaya “eksik” biri gibi bakan nice güzel insan…

Belki de sorun sizde değil,

size zaman tanımayan dünyadadır.

Belki siz henüz mevsiminize girmediniz.

Ama o mevsim gelecek.

Ve siz de açacaksınız,

hiçbir çiçeğin taklit edemeyeceği bir güzellikle.

Kendinize bu kadar acımasız olmayın.

Çünkü bir tomurcuğun açması için bile önce sabır, sonra ışık gerekir.

Unutma…

Sen geç kaldığın için değil, henüz vaktin gelmediği için böyle hissediyorsun.

Toprak sabreder, filiz sabreder, ağaç sabreder…

Sen de sabredebilirsin.

Çünkü sen, aceleye gelmeyecek kadar özel bir baharsın.

Ve inancını kaybettiğin her gün,

gökyüzü sana bir mevsim daha fısıldar:

“Sen de açacaksın. Hem de tam zamanında.”