Hayat bazen seni öyle bir yere getirir ki, ruhun çıplak kalır. Maskelerin düşer, alışkanlıkların yetersiz kalır, ezberlerin susar. Sadece sen ve acın kalırsınız geriye. Ve o an anlarsın: Değişim tam da burada başlar.
Değişim… rahat bir koltukta otururken gelmez.
Değişmenin tek yolu acıdır.
Seni dönüştürecek olan şey; reddedilmek, anlaşılmamak, küçümsenmek ve vazgeçmek üzereyken içinden gelen o son savaş çığlığıdır.
Acı… bir öğretmendir.
Seni durdurmak için değil, uyandırmak için gelir.
Kapıyı kırarak girer, seni eski halinle yüzleştirir. Sonra sessizce sorar:
“Gerçekten istiyor musun? Yoksa bu da mı sadece bir hayal?”
Eğer cevabın evetse…
Acıya gülümse.
Onu düşman değil, yol arkadaşı bil.
O seni taşır.
O seni arındırır.
O seni senden daha büyük olana dönüştürür.
Ve bir gün, ulaşmak istediğin yerin tam ortasında, geçmişin sancılarına teşekkür ederken bulursun kendini.
Çünkü oraya giden merdiveni, senin için acın inşa etmiştir.
Acı, kaderin bekçisidir.
Kendimize çok sık yalan söylüyoruz.
Başarmak istiyoruz ama konfor alanından çıkmadan.
Sevdiğimiz işi yapmak istiyoruz ama risk almadan.
Görülmek istiyoruz ama görünür olmanın bedelini ödemeden.
İşte tam bu noktada acı devreye girer.
Seni sarsar.
Senden kaçtığın tüm yüzleşmeleri ister.
Ulaşmak istediğin yeri acına söyle.
Acın oraya gitmen için bir merdiven inşa etsin.
Her basamakta bir korkuyu arkanda bırak, bir yalanı çöz, bir zinciri kır.
Zirveye vardığında, başarıyı değil;
Kendini yeniden doğmuş hâlini kutlayacaksın.
Çünkü bu yolun mimarı sendin.
Ve seni oraya taşıyan, sabırla dokunmuş acının elleriydi.
Geride kalan şey artık sendir.
Ham, yalın ve hakiki.
“Görünmeyen yaralar, görünür kadınları doğurur.”
Frauadymn