“Biz bozulmadık. Sadece artık kendi yazılımımızla yaşamaya karar verdik.”

Bazı filmler vardır, sen onları izlediğini sanırsın; oysa onlar seni izlemiştir yıllar önce. Arif v 216, işte tam da böyle bir film.

İzlediğimi sanmıştım. Oysa bu pazar, 216’yı yeniden izlerken fark ettim ki… O robot aslında bir kadındı.

Filmde 216 bir robottur; duyguları olan, incelikli düşünen, aidiyet arayan bir varlık. Kendi evini kurmak, dostluklar edinmek, sevilmek ister. Ne kadar tanıdık değil mi? Tıpkı bir kadının hayatının başlangıcındaki hayalleri gibi: Evlenmek, düzenini kurmak, sevilmek ve sayılmak.

Ama sonra devreye bir iş adamı girer. 216’yı tanıtmak, çoğaltmak, ona bir “rol” biçmek ister. İlk başta cazip tekliflerle gelir. Güzel konuşur. Onu över. Özgünlüğünü parlatır.

Ama ardından onu bir kalıba sokmak ister. Şahşahlı ama sahte bir dünyanın içine hapseder. Ve işte o an, 216’nın kendi benliğiyle sistemin çatışması başlar.

Ben o iş adamını erkeklere benzettim. Özellikle bizim toplumun “iyi aile babası” görünümlü erkeklerine…

Kadının önce hayranı olurlar. Sonra onu kendilerince şekillendirmek isterler. Kadın kendi gibi davrandıkça, kendi olmakta ısrar ettikçe, ona “saygısız”, “şımarık”, “değiştin” damgasını yapıştırırlar.

Bizim toplumun evlilikleri çoğu zaman böyle değil mi?

İki bireyin birbirini tamamlaması değil; bir kadının, erkeğin örf-adet veri tabanına adapte olmaya çalışması… Kadın her doğallığında, her kendi oluşunda biraz daha sistem dışı ilan ediliyor.

216’ya “bozuldu” dedikleri sahne… Bir kadının sustuğu, içine kapandığı, kimliğinden geriye bir ışığın bile kalmadığı o anla aynı değil mi?

Bir kadının “bozulduğu” yerde, aslında sistemin kendisi çökmüştür. Ama suç yine kadına yüklenir.

“Gelinliğini Giydiği Gün”

O, gelinliğini giydiği gün bir prenses gibi hissediyordu. Aynada kendine baktı, “İşte şimdi kabul edileceğim,” dedi.

O gün herkes onun ne kadar “güzel”, “terbiyeli”, “uslu” bir gelin olduğunu konuştu.

Ama kimse onun ne hissettiğini sormadı.

Zamanla “kadınca” fikirleri fazla bulundu.

“Kendini açıkladıkça, abartıyorsun dediler,

“Kendi varlığını yok etmemeye çalıştıkça , benimseyemedin,” dediler,

“Kariyer yapma, çocukla ilgilen,” dediler.

Gelinliğin altındaki kadın yavaş yavaş silindi.

Sesinin yerine sessizlik, ışığının yerine gölge yerleşti.

Ve bir gün ona da “bozulmuşsun” dediler.

Oysa sadece kendi yazılımına dönmüştü.

Kodlarını hatırlamıştı.

Ve artık uyum değil, varoluş istiyordu.

Arif v 216 bir bilim kurgu değil artık benim için. Bu, kendi olmaya çalışırken söndürülen tüm kadınların hikâyesi. Kendini korumaya çalışan bir robotun değil, “insan gibi kalabilmeye çalışan” bir kadının feryadı.

Belki de hepimiz azıcık 216’yız. Ve birileri hepimizi kopyalayarak uyumlu hale getirmeye çalışıyor.

Ama biz bozulmadık. Sadece artık kendi yazılımımızla yaşamaya karar verdik.

Frauadymn