Barınma hakkı bir ayrıcalığa, şehirler ise sadece zenginlerin oyun alanına dönüştü. Oysa kent dediğimiz şey, içinde yaşanabilirse bir anlam taşır.

5 Nisan 2025… İspanya’nın 40 kentinde sokaklar, kiracıların çığlığına sahne oldu.

Kiracı sendikaları, son iki yılda kiraların %18’den fazla arttığını, ancak maaşlardaki artışın bu oranın çok gerisinde kaldığını haykırıyordu.

(Evet, orada gerçekten “kiracı sendikası” var. Ve evet, bizde de olmalı. Hem de acilen.)

İspanya bu konuda yalnız değil.

Türkiye’de durum çok daha vahim:

Son on yılda konut fiyatları 18 kat, kiralar 12 kat arttı.

Aynı dönemde halkın geliri? Sessizliğe gömülen bir parantez…

Okupa: Evi Olanlar İçin Değil, Evsizler İçin Bir Kent

“Okupa”, İspanyolca’da işgal etmek anlamına geliyor.

Ancak bu sadece kelimeyle sınırlı değil; bir duruş, bir direniş ve belki de son umut.

İspanya’da boş duran evler, okupa hareketi tarafından işgal ediliyor.

Amaç açık: “Ev, yatırım aracı değil, temel bir insan hakkıdır.”

Peki neden bu kadar çok boş ev var?

Çünkü 1970’lerden bu yana Avrupa’nın zenginleri İspanya’yı yazlık cennet olarak gördü.

Yılda birkaç hafta uğradıkları evleri satın aldılar, öylece boş bıraktılar.

2024’te satılan her 5 evden 1’i bir yabancıya gitti.

Hükümet, bu “hayalet mülk” düzenine karşı vergi artırımı tartışıyor.

Türkiye: Ev Hayali Yerine Ev Kabusu

Türkiye’de ise durum daha da içinden çıkılmaz:

Yatırımcılar, lüks projeler, rezidanslar…

Ama barınamayan milyonlarca insan…

Bir evde yaşamak artık değil, kiralamak bile erişilmesi zor bir hedef.

Yeni mezun bir genç için değil ev sahibi olmak, bir oda bile hayal.

Kent Kimin?

Kentler…

Birlikte yaşamanın, karşılaşmanın, sesini duyurmanın mekanıydı bir zamanlar.

Şimdiyse yalnızca sahip olanlara ait.

Oysa şehir dediğin şey, “biz” olmadan anlam taşımaz.

Kentte hak talep etmek istiyorsan, bir adresin olmalı.

Ama artık kentlerde adresler, insanların değil yatırımların…

Barınamayan bir toplum düşünemez.

Düşünemeyen toplum, ses çıkaramaz.

Ses çıkaramayanlar ise hep susturulur.

İspanya’da kiracılar sokakta, Türkiye’de ise suskun.

Ama bu sessizlik bir gün yankılanacak.

Çünkü ev, bir lüks değil, yaşamanın ta kendisidir.

“Türkiye’de de kiracı sendikaları kurulmalı. Çünkü barınma hakkı, yalnızca bireysel değil kolektif bir mücadeledir.”

FrauAdymn

Barınamayanları yazan kadın. Kentin dışında bırakılanların sesi.