Bazen farkına vardığımız küçücük bir şey, insan ilişkilerini bütünüyle anlamamıza ışık tutar.

Dün sohbet ederken böyle bir aydınlanma yaşadım.

Meğerse, insanlar arasında yaşanan hoşnutsuzlukların çoğu, sandığımız gibi “büyük sorunlardan” değilmiş.

Asıl mesele, birbirimize baktığımız gözlerin niyetinde…

Çünkü açık arayan göz, er ya da geç bir kusur bulur.

Bir Olay, Bir Farkındalık

Dün yaşanan olay bunun canlı bir örneğiydi.

Çok sevdiğim birinden bahsederlerken, onun olumsuz bir yönünü dile getirdiler.

O an öyle davranmış olabilir; ama ben hâlâ onun iyi yanlarını görüyorum.

Ve fark ettim ki; insan bazen yalnızca tek bir gözlemle bile, sevgisinin arasına ince bir soğukluk koyabiliyor.

Sorun İnsanlarda Değil, Bakış Açılarımızda

İnsan ilişkileri bu yüzden hem derin hem de çok hassas.

Bence hiçbir insan, bir başkasıyla doğrudan düşman değil.

Sorun, bakış açılarımızda…

Kendi geleneklerimiz, kalıplarımız ve doğrularımızla karşı tarafta görmek istediklerimizi arıyoruz.

Ona “ayıp” olan, sana olmayabilir.

Fakat sırf kendi ölçülerine göre seni kusurlu sayması, üstelik bunu sevdiğin kişilere anlatması…

İşte bu, hem büyük bir zayıflık hem de affedilmez bir kusur.

İlişkileri Zedeleyen İnce Yargılar

Üstelik bu durum, sadece arkadaşlıkları değil;

İlişkileri Zedeleyen İnce Yargılar

Bu durum sadece arkadaşlıkları değil;

Anne–çocuk ilişkilerini bozan öğretmenlerden…

Öğretmen, çocukla ilgili olumsuz bir durumu anneye, karakterini etiketleyecek şekilde anlattığında; anne çocuğuna karşı şüpheye düşer. Böylece aralarındaki güven bağı zedelenir.

Evlilikleri yıpratan anne ve babalara kadar…

Anne ve baba, kendi aile yapısını tek doğru kabul edip, çocuğunun kurduğu aile düzenini kendi gelenek ve görenek karşısında sürekli eleştirir. Bu eleştiriler, karşı tarafı rahatsız edici bir kontrol altına dönüşür ve çiftlerin ilişkisine mesafe koyar.

Oysa ne güzel demiş Hazreti Mevlana:

“Kusur bulmak için bakma birine; bulmak için bakarsan bulursun.

Kusuru örtmeyi marifet edin kendine.

İşte o zaman kusursuz olursun.”