Amerika’dan dünyaya yayılan “başarılı olma virüsü”, insanı kendine yabancılaştıran yeni bir din gibi. “Kendini sev” derken, kim olduğunu bile unuttuk.

Amerika’dan başlayıp dünyaya yayılan bir virüs var.

Adı: Başarılı olma virüsü.

Yan etkileri: Gerçek benliğin inkârı, iç hesaplaşmadan kaçış, tüketimle avutulan yaralar.

Bize diyorlar ki:

“Kendini sev.”

“Kendini şımart.”

“Kendin ol.”

Ama durun bir dakika…

Niye kendinizi şımartıyorsunuz ki?

Hangi boşluğu dolduruyorsunuz, hangi değersizlik duygusunu örtmeye çalışıyorsunuz?

Bugün dünyada milyonlarca insan, içindeki eksikliği alışverişle, filtreli fotoğraflarla ve sahte başarı hikâyeleriyle örtbas etmeye çalışıyor. Herkes mutlu görünmeye, başarılı olmaya, “parlayan bir yıldız” olmaya çalışıyor. Ama içten içe çürüyen değerler kimsenin umrunda değil.

Şu soruyu sormayı unuttuk:

“Ben gerçekten kimim?”

Gerçekten güçlü müsün, yoksa sadece ‘güçlü görünmek’ için mi savaş veriyorsun?

“İnsan, bilinçdışındaki karanlıkla yüzleşmediği sürece, kaderiyle savaşmayı bırakmaz.”

— Carl Gustav Jung

Kendine şımartmalarla değil, kendine hesap sormakla başlar dönüşüm.

Dürüst sorularla… Rahatsız eden aynalarla…

“Kadın doğulmaz, kadın olunur.”

Bugünse “İnsan doğulmaz, inşa edilir.” diyebiliriz.

— Simone de Beauvoir

Ve belki de artık, “kendini sev” demeden önce,

“kendini tanı” demeliyiz.

Çünkü iç değerlerin çürümüşse,

Üzerine hangi makyajı sürersen sür, gerçek yüzün eninde sonunda ortaya çıkar.

Artık kendini pazarlamaktan değil, kendini anlamaktan yana ol.

Çünkü görünür olmanın ötesinde bir hakikat var:

Gerçek yüzünü sevebilenler, gerçek hayatı yaşar.

Frauadymn