“Kadınla erkek eşittir” dedik, “aynıdır” anladılar. Feminizmin özü, işte bu yanlış anlamanın altında ezildi…

Kadınla erkek hiçbir zaman aynı olmadı.

Fıtratları farklıydı, dokunuşları, acıya dayanıklılıkları, hayata yükledikleri anlam farklıydı.Ama bu farklar, bir üstünlük değil, bir bütünlüğün iki yarısıydı.

Kadın, kendince güçlüydü; erkek, kendince. Fakat ne zaman eşitlik istendi, kimileri bunu bir tür savaş ilanı gibi algıladı.

Oysa feminizm bir savaş değil, bir farkındalıktı.

Kadınların sadece insan gibi yaşama, karar verme, var olma hakkıydı.

Feminizm Ne Değildir?

Feminizm, erkek düşmanlığı değildir.

Evlenmeye, anne olmaya karşı olmak değildir.

Kadınları “erkekleşmeye” zorlayan bir öğreti değildir.

Feminizm şunu der:

Bir kadın anne olmak isteyebilir, ev hanımı olmak isteyebilir; ama istemeyebilir de.

Özgürlük tam da budur.

Bir kadın, gece geç saatte dışarıda olduğu için değil, bir insan olduğu için güvende hissetmelidir.

Bir kadın, giydiği kıyafet yüzünden değil, kişiliğiyle tanınmalıdır.

Bir kadın, itaat ettiği için değil, düşündüğü için sevilmelidir.

Kadınlığı Teşhir Etmek mi, Yaşatmak mı?

Kadın bir av, erkek bir avcıysa…

Bugünün dünyasında artık av da kendini avcının önüne hazır şekilde sunuyorsa, burada bir dengesizlik vardır.

Kadının bedeni, onun evi gibidir.

Gizemi, duruşu, zarafeti onu değerli kılar.

Oysa günümüzün “beğeni” kültüründe, teşhirle görünürlük karıştırılıyor.

Ve ne yazık ki kadın, en büyük hatayı kendi bedenine karşı işliyor.

Teşhir edilmek özgürlük değildir.

Dekolte, bir zarafetin parçası olabilir.

Ama bedenin tamamını “ürün gibi” ortaya sermek, ne kadınlığa ne de feminizme hizmet eder.

Çünkü

kadın, sadece bir bakışın nesnesi değil; bir fikrin öznesidir.

Kadın, sadece arzunun hedefi değil; iradenin sahibidir.

Bedenini pazarlık konusu yapan değil, bedenine saygı duyan kadındır güçlü olan.

Kadınlık, bedeni göstermekle değil, varlığıyla saygı uyandırmakla başlar.

Eşitlik Ne Demektir?

Kadınla erkek eşittir demek;

Aynı mesleği yapan iki insanın aynı maaşı almasıdır.

Ev işinin, çocuk bakımının tek taraflı değil, ortak sorumluluk olduğudur.

Karar alırken “erkek sözü geçer” yerine “ortak akıl geçer” demektir.

Kadınla erkek aynı değildir.

Ama biri diğerinin gölgesinde yaşayacak kadar farklı da değildir.

Yolun Sonu Değil, Başlangıcı

Bugün hâlâ kadınlar “feminist” dediklerinde “erkek düşmanı” gibi görülüyor.

Oysa bir kadın feministse,

o sadece var olmak istiyordur.

Saygı görmek istiyordur.

Kendisi olmak istiyordur.

Sadece kadın olduğu için geri plana atılmak istemiyordur.

Feminizm, bir düşmanlık değil;

bir eşitlik çağrısıdır.

Aynı değiliz. Ama eşitiz.

Ve bu, insan olmanın en doğal hakkıdır.

Son Sözüm:

“Kadınlığın sesi görünmekten değil, var olmaktan gelmeli.

Ve ben bu sesi söze dönüştüren kadınlardanım.”

FrauAdymn