Çocuklar bu dünyaya kendi rızalarıyla gelmezler. Bir çocuk, var olmayı seçmez; onun için bu karar anne ve babanın rızasıyla alınır. Bu nedenle, bir çocuk dünyaya geldiğinde onun temel ihtiyaçlarını karşılamak, ona sevgi ve güven ortamı sunmak tamamen ebeveynin sorumluluğudur.

Ne var ki toplumumuzda çocuklara sıkça hatırlatılan bazı cümleler vardır:

“Biz sana çok baktık.”

“Gecelerce başında bekledik.”

“Sen çok hastalık atlattın.”

Ebeveynlerin çocuklarına yönelttiği bu sözler, aslında birer vicdan çağrısından fazlasıdır: Bunlar, çocuğa dolaylı yoldan borç yüklemeye çalışan ifadelerdir. Oysa unutulmamalıdır ki çocuklar, bu dünyaya kendi istekleriyle gelmediler. Bir bireyin varlığı onun kararıyla başlamaz; bu, anne ve babanın bilinçli bir tercihidir. Bu nedenle çocuğun ihtiyaçlarını karşılamak, onu sevgiyle büyütmek ve yanında olmak bir “lütuf” değil; doğal ve insani bir sorumluluktur.

Çocuk, bir borç ilişkisiyle değil, sevgi ve özgürlük ilişkisiyle büyümelidir.

Anne-baba olmak bir yatırım değildir. Çocuk dünyaya getirilirken “ileride bana bakar” düşüncesiyle hareket etmek, insan doğasına da ebeveynlik etiğine de aykırıdır. Ebeveynlik, yaşlandığınızda size bakan bir “garanti” yaratmak değil; sağlıklı, özgüvenli ve bireysel sınırları olan bir insan yetiştirmektir. Elbette her çocuk bir gün ebeveynine yardım edebilir, ona kol kanat gerebilir. Ancak bu, özgür iradesiyle, gönülden gelen bir bağlılıkla olmalıdır; vicdan yüküyle değil.

Ne yazık ki geleneksel normlar, birey olma yoluna çıkan çocukların önüne “borç” taşlarını döşüyor. “Biz senin için neler yaptık, sen şimdi bizi nasıl yalnız bırakırsın?” gibi söylemler, bir çocuğun kendi hayatını inşa etme hakkını kırıyor. Oysa bireyleşme, sağlıklı bir yetişkinin en doğal sürecidir.

Bir çocuk, sadece ebeveynin yoluna boyun eğmek, onun hayallerini gerçekleştirmek ya da dümen suyuna göre yaşamak zorunda değildir. Ebeveynin kendi ideallerini gerçekleştirememiş olması, çocuğun omuzlarına bir misyon gibi yüklenmemelidir. Çocuk, kendi yolunu çizme hakkına sahiptir. Bu hak, onun en temel insan hakkıdır.

Anne babalar, çocuklarını yaşlandıklarında bir güvence olarak görmek yerine, onların hayatlarına rehberlik etmeyi seçmelidir. Yol göstermek, yola zorla sokmak değildir.

Vicdanla değil, bilinçle büyütülen çocuklar bir gün gönüllü olarak yanınızda olur. Ancak sürekli kendisine “borç” hatırlatılan bir çocuk, ya uzaklaşır ya da kendi benliğini ararken ağır bir yük taşımak zorunda kalır.

Anne-babaların çocuklarını birey olarak görmeleri, onların kendi hayatlarını kurmalarına saygı duymaları gerekir. Çünkü çocuklar bizim uzantımız değil; kendi hayatlarının öznesidir.

Çocuğa sağlıklı bir birey olma yolunu açmak, onun hayatına karışmadan yanında durmak…

Asıl sevgi budur. Asıl emek, karşılık beklemeden verilenidir.

Çocuklar borçlu değil, sadece değerlidir.

“Çocuklar minnetle değil, özgürlükle büyüsün ki; bir gün yanınızda kalırlarsa bu bir zorunluluk değil, gerçek sevginin karşılığı olsun.”

                                                                                                                                 Frauadymn